Uyuşmazlık, davalılar tarafından verilen taahhütnamenin geçerliliği ve davalıların taahhütname uyarınca ödemesi gereken miktarın ne olacağı noktasında toplanmaktadır.
Dava, 2547 Sayılı Yasa'nın 35. maddesi uyarınca imzalanan yüklenme senedinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
Somut olayda; davalının davacı Üniversite'nin Mühendislik Mimarlık Fakültesi Maden Mühendisliği bölümüne araştırma görevlisi olarak atandığı, 2547 sayılı Kanun'un 35. maddesi kapsamında doktora eğitimi yapmak üzere kadrosunun geçici olarak ... Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Maden Mühendisliği Ana Bilim Dalına tahsis edildiği, doktora eğitimini tamamlayarak davalı üniversitede göreve başladığı ve 17.03.2015 tarihinde istifa ettiği, davacı tarafından yazılan 06.04.2015 tarihli yazıda davalının faiziyle birlikte 94.790,64-TL maaş ve 11.222,40-TL yolluk ödemesinin bulunduğu,3 yıl 2 ay 7 gün mecburi hizmet süresine karşılık 102.588,50-TL borcun olduğunun, bu borcun yolluk ödemelerinden kaynaklanan 11.222,40-TL'lik kısmının peşin olarak yatırıldığını, geriye kalan borcun 94.790,64-TL olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Davalı tarafından imzalanan noterde tanzim edilen 18.03.2008 tarihli yüklenme senedinin 2. maddesinde 'fiilen ilginin kesildiği tarih ile görevine resmen döndüğü tarih arasında geçen süre kadar mecburi hizmet taahhüdünde bulunduğu, 5.maddesinde ......istifa suretiyle ayrıldığı takdirde eksik kalan mecburi hizmet süresiyle orantılı olarak %50 fazlasıyla birlikte ödenmesinin taahhüt edildiği, 6. maddesinde ....yurt içi aylık , aidat, ücret, tazminat veya herhangi bir ad altında yapılan her türlü ödemeler ile yol ve ikamet giderleri ve bu hususlara ilave olarak sarf edilen meblağın %50 fazlasıyla birlikte ödeneceğinin taahhüt edildiği, diğer iki davalının ise bu yüklenme senedini müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladıkları anlaşılmaktadır.
Türk hukukunda mecburi hizmet yükümlülüklerinin bir kısmı Anayasa'da bir kısmı ise kanunlarda düzenlenmiştir. Eğitilme ve yetiştirilme karşılığı olarak öngörülen mecburi hizmet yükümlülüğü 2547 sayılı Kanun'un 33.,35. ve 39. maddelerinde düzenlenmiştir. 2547 sayılı Kanun'un 35. maddesinde araştırma görevlilerinin yurtiçinde bir diğer üniversitede görevlendirilmeleri, öğretim elemanlarının yurtiçinde ve yurt dışında görevlendirilmeleri ise 39. maddede düzenlenmiştir.
2547 sayılı Kanun'un 35.maddesinde "Yükseköğretim kurumları; kendilerinin ve yeni kurulmuş ve kurulacak diğer yükseköğretim kurumlarının ihtiyacı için yurt içinde ve dışında, kalkınma planı ilke ve hedeflerine ve Yükseköğretim Kurulunun belirteceği ihtiyaca ve esaslara göre öğretim elemanı yetiştirirler. Öğretim elemanı yetiştirilmesi amacıyla üniversitelerin araştırma görevlisi kadroları, araştırma veya doktora çalışmaları yaptırmak üzere başka bir üniversiteye, Yükseköğretim Kurulunca geçici olarak tahsis edilebilir. Bu şekilde doktora veya tıpta uzmanlık veya sanatta yeterlik payesi alanlar, bu eğitimin sonunda kadrolarıyla birlikte kendi üniversitelerine dönerler. Yurt içi veya yurt dışında yetiştirilen öğretim elemanları, genel hükümlere göre bağlı oldukları yükseköğretim kurumlarında mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu mecburi hizmet, eş durumu ve sağlık mazeretleri hariç olmak üzere başka yükseköğretim kurumlarında ve kamu kurum ve kuruluşlarında yerine getirilemez. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükseköğretim kurumlarında görev verilmez. Özel kanunlarla getirilen mecburi hizmet çalışmaları bu hüküm dışındadır." şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.Yine bu kanun maddesine dayanılarak çıkarılan Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmeliğin 4/4 maddesinde ''görevlendirme veya atama işlemlerinden önce adaylardan, kendilerine kadrosu tahsis edilen üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsünde 2547 sayılı Kanun'un 35. maddesi şartları içinde lisansüstü eğitim -öğretim süresi kadar mecburi hizmeti yerine getirmek zorunda bulunduklarına dair bir taahhüt ve kefalet senedi alınır. Bu senette ilgili araştırma görevlisinin lisansüstü eğitim -öğretimlerini tamamlamasından sonra ne kadar süre sonra kadroyu tahsis den üniversiteye veya yüksek teknoloji enstitüsüne döneceğinin belirten bir hüküm de yer alır.'' hükmü düzenlenmiştir.
Kanun' un 35. maddesinde mecburi hizmet yükümlülüğünün ihlali halinde öngörülen tek yaptırım araştırma görevlisine başka bir yüksek öğretim kurumunda görev verilmemesidir. Kanunda yer almamasına rağmen yönetmelikle araştırma görevlilerinden yüklenme senetleri alınacağı düzenlenmiştir. Uygulamada da sıklıkla karşılaşılan sorun mecburi hizmet yükümlülüğünün ihlali halinde yüklenme senedine göre geri istenebilecek alacak kalemlerinin kapsamı ve özellikle de maaşların geri istenip istenemeyeceğidir. Yargıtay'ın 2547 sayılı Kanun 35. maddesine göre alınan yüklenme senetlerinin, yüklenme senedi düzenlemesini engelleyen bir yasa hükmü olmaması ve araştırma görevlilerinin kendi iradeleriyle düzenlemiş olmaları nedeniyle yüklenme senedinin içinde aldığı maaşın geri ödeneceği taahhüt edilmişse almış olduğu maaşların bu senet kapsamında geri istenebileceği yönünde kararları bulunmaktadır. (bkz. Yargıtay 15.HD'nin 12.07.20105 tarih ve 2004/6694 Esas- 2005/4186 Karar, Yargıtay 18. HD'nin 05.04.2005 tarih ve 2004/2863 Esas-2005/3273 Karar, Yargıtay 18.HD'nin 18.04.2011 tarih ve 2010/11924 Esas-2011/589 Karar YHGK'nun 2006/18-371, K:2006/361,KT:07.06.2006, YHGK, E:2008/18553, K:2008/563, KT:24.09.2008 ve benzer kararları) Fakat aksi yönde çalışmalarının karşılığı olarak aldıkları maaşların geri istenemeyeceği yönündeki gerekçeyle davanın reddine karar verilen kararın onanmasınına dair kararı da bulunmaktadır. (bkz.,Y.15.HD'nin 16.01.2003 tarih ve 2002/5025 E., 2003/203 K.)
YÖK lisansüstü eğitim görecek olan araştırma görevlilerinin 35. maddeye göre kadrolarının diğer üniversiteye aktarımını zorunlu tutmuştur. Danıştay'da bu madde kapsamında kadro tahsisinin zorunlu olduğunu ve tahsis yapılmaması halinde ise araştırma görevlilerinin ilişiğinin kesilmesi gerektiğini birçok kararında belirtmiştir. (bkz. Danıştay İDDK,E:2003/788, K:2005/2158, KT:16.06.2005, DİDDK, E:2005/74185,K:2007/878, KT: 19.02.2007, D8HD, E:2003/127, K:2003/4310, KT:27.10.2003 vb)
Taahhüt ve kefalet senedinin hukuki dayanağını; yurt dışına eğitim amacıyla gönderilecekler için 657 sayılı Yasanın Ek 34. maddesi, yurtiçinde ve yurt dışında görevlendirilmelerde 2547 sayılı Kanun'un 39. maddesi,2547 sayılı Kanunun 35. maddesi uyarınca öğretim elemanı yetiştirilmek üzere bir başka üniversiteye kadrosunun nakledilmesi suretiyle lisansüstü eğitim amacıyla görevlendirilecek araştırma görevlileri için ise, "Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmelik"in 4. maddesinin 4. fıkrası oluşturmaktadır.
Araştırma görevliliği kadrosu öğretim üyeliğinin kaynağını oluşturduğundan, araştırma görevlisi kadrosunda görev yapanların yüksek lisans ve doktora eğitiminde başarılı olmaları zorunluluğu aranmıştır. Bu amaçla da, öğretim elemanı olarak yetiştirilmek üzere başka bir üniversiteye lisansüstü eğitim yapmak üzere görevlendirilen araştırma görevlilerinin eğitim-öğretim süresi kadar mecburi hizmeti yerine getirmek zorunda bulunduklarına dair bir taahhüt ve kefalet senedi alınması anılan Yönetmelik hükmü ile öngörülmüştür.
2547 sayılı Kanunun 35. maddesi uyarınca başka bir üniversitede lisansüstü eğitim-öğretim amacıyla görevlendirilen araştırma görevlileri ile üniversiteler arasında anılan Yönetmelik uyarınca imzalanan taahhüt ve kefalet senedinin hukuki niteliği konusunda zaman içinde yargı yerlerince farklı değerlendirmelerin yapıldığı görülmektedir.
Ancak, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 09/04/2012 günlü, E:2012/6, K:2012/66 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, davalılar ile davacı Üniversite arasında imzalanmış olan dava konusu taahhüt ve kefalet senedi özel hukuk alanında tesis edilmiş bir sözleşme niteliğindedir. Yargıtay tarafından da taraflar arasında sözleşme yapılmasını engelleyen bir hükmün olmaması nedeniyle bu senetlere özel hukuk hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmiştir.
Mecburi hizmet yükümlülüğünü teminat altına almak amacıyla alınan yüklenme senetlerinin taraflarından birinin idare olduğu, idarenin kamu gücüne dayanarak kamu hizmeti yürütülmesi amacıyla araştırma görevlisi aldığı, şartlarını kendisinin belirlediği bir hukuki ilişki olduğu kabul edilmelidir. Yüklenme senetlerinde belirtilen yükümlülüklerin ihlal edilmesi durumunda alınmış maaşların da idareye iade edileceği yönünde açık bir hüküm olması halinde bunun tarafların özgür iradesiyle taahhüt edildiği kabul edilecek midir? Maaş araştırma görevlilerine araştırma görevlisi kadrosunda bulunma ve çalışma karşılığı verilmektedir. Kişi kendi iradesi ile kamuda çalışma özgürlüğünü kullanmış olup öngörülen tek yaptırımın araştırma görevlisine başka bir yükseköğretim kurumunda görev verilmemesi olduğu dikkate alındığında kanunda yaptırım konusunda bir eksikliğin olduğu ve bunun da yine kanunla düzenlemesi gerektiği ortadır.
Anayasa'nın 18. maddesinde zorla çalıştırma yasağı ile birlikte düzenlenen angarya yasağı açısından yüklenme senetlerindeki maaşın geri verileceği yönündeki düzenleme değerlendirildiğinde; angarya yasağı, Anayasa Mahkemesi kararlarında; kişinin emeğinin karşılığını almadan zorla çalıştırılması, bir maldan ya da kişinin çalışmasından karşılıksız yararlanma şeklinde tanımlanmıştır. (bkz. AYM, E; E:2011/150, K:2013/30, KT:14.02.2013) Araştırma görevlileri 2547 sayılı Kanun'un 35. maddesine göre yapılan görevlendirme kapsamında çalışırken her ne kadar maaş almakta iseler de; yüklenme senedindeki şartların ihlali halinde bu çalışma karşılığı alınan maaş ödemelerinin geri verilmesi yönündeki düzenleme ile başlangıçta angarya yasağı söz konusu değilken, taahhüdün ihlali halinde maaşların geri verilmesi halinde araştırma görevlisi ücret ödenmeksizin çalışmış olma durumunda olacağından senet maddesinde maaşların geri ödeneceği yönündeki düzenlemenin bu yönüyle de angarya yasağının ihlali olduğu kabul edilmelidir.
Diğer yandan dava konusu taahhüt ve kefalet senedi özel hukuk alanında tesis edilmiş bir sözleşme niteliğinde olduğundan Borçlar Kanunu uyarınca sözleşmeden doğan sorumluluk hükümleri kapsamında değerlendirilmelidir. Dava konusu sözleşmede maaşın da iade edileceği yönündeki maddenin sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 21. maddesi kapsamında değerlendirdiğimizde; dava konusu yüklenme senetlerinin içeriğine araştırma görevlisinin müdahale etme imkanı olmadığı, bu senetlerin tek taraflı olarak idarelerce hazırlandığı ve bu senedin imzalanmaması halinde lisansüstü eğitime gönderilmeyeceğini ve bu durumda kadrosu ile ilişiğinin kesileceğini bilen araştırma görevlisinin özgür ve hür iradesiyle kendisi aleyhine emeğinin ve çalışmasının karşılığı olarak aldığı maaşlardan vazgeçmesi, bunları geri vermeyi kabul etmesinin içinde bulunduğu ya yüklenme senedini toptan reddetme ya da imzalama mecburiyetinde olduğu bir durumda, yani zorlama altında imzaladığı düşünüldüğünde anılan yöndeki maddenin818 sayılı BK'nın 21. maddesinde düzenlenen aşırı yararlanma olduğu kabul edilmelidir.
Tüm bu açıklamalar ışığında; yüklenme senedindeki mecburi hizmet yükümlülüğünün yerine getirilmemesi halinde araştırma görevlisi kadrosunda bulunmanın ve çalışmanın karşılığı olan maaşların geri verileceğine dair senet hükmünün geçersiz olduğu, dava dosyası kapsamından davacı idarenin davalıya yapılan maaş ödemelerinin geri ödenmesi amacıyla eldeki bu davayı açtığı, maaş dışındaki yapılan yolluk ödemesinin ise davalı K1 tarafından dava açılmadan önce davalı idareye ödendiği, yapılan bu ödemenin yolluk için olduğunun davacı idarenin davalıya gönderdiği 06.04.2015 ve 07.04.2015 tarihli yazılarla sabit olduğu anlaşılmaktadır. Diğer davalı olan kefiller yönünden ise kefalet borcunun fer’i özelliği gereğince asıl borcun varlığına ve geçerliğine bağlı olması nedeniyle asıl borç olan maaş talep edilemeyeceğinden diğer davalı olan kefillerin de bir sorumluluğunun olmadığı, maaş dışında yapılan masrafın dava açılmadan önce ödendiği dikkate alındığında mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir.