2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “haczi caiz olmayan mallar ve haklar” başlıklı 82. maddesinde, borçluya karşı başlatılan takibin kesinleşip haciz aşamasına gelindiğinde haczedilemeyecek –haczedilse dahi geçerli olmayacak- mallar ve haklar sıralanmıştır. Bunlardan biri de “borçlunun haline münasip evi”nin haczedilemeyeceğidir.
Haline münasip ev, borçlunun ve ailesinin yaşamını sürdürebilmesi, geçimini sağlayabilmesi için ihtiyaç duyduğu yerdir. Bu yerin haline münasip olup olmadığı borçlunun ve ailesinin haciz anındaki sosyal ve ekonomik durumuna göre belirlenir. Eğer borçlu ve ailesi haciz tarihinde haline münasip bir evde oturuyorsa burası haczedilemez. Ancak borçlu ve ailesi sosyal ve ekonomik durumuna göre lüks sayılabilecek bir evde oturuyorsa burası haline münasip ev olarak kabul edilmez ve haczedilemezlik şikayeti reddedilir.
Borçlunun haline münasip evinin haczedilmesi halinde İcra ve İflas Kanunu'nun 16. maddesinin 1. fıkrası[1] uyarınca haczi gerçekleştiren icra dairesinin bağlı bulunduğu yer İcra Hukuk Mahkemesi’ne şikayet yoluyla başvuru yapılabilir.
Şikayet süresi haczin öğrenilmesinden tarihinden itibaren 7 gündür. Borçlu haciz esnasında haciz mahallinde bulunuyorsa haczi öğrenmiş sayılır. Borçlu haciz esnasında haciz mahallinde bulunmuyorsa; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun davet başlıklı 103. maddesiyle düzenlendiği için uygulamada 103 davetiyesi olarak da adlandırılan, borçluyu yokluğunda yapılan haciz işleminden haberdar etme, borçlunun hacze karşı beyan ve itirazlarını sunmasını sağlamak için düzenlenen davet kağıdının tebliğinden itibaren süre işlemeye başlar.
Peki haline münasip ev, aynı zamanda aile konutu ise borçlunun eşi de haczedilemezlik şikayetinde bulunabilir mi?
Anayasa Mahkemesi 08/04/2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 2016/10454 bireysel başvuru numaralı Emine Göksel kararında; aile konutunun haczedilmesi halinde borçlunun eşinin haczedilemezlik şikayetinde bulunarak açmış olduğu davanın aktif dava ehliyetsizliği nedeniyle reddine karar verilmesinin “aile hayatına saygı hakkının” ihlal edildiğine karar vermiştir.
Haczedilen haline münasip ev aynı zamanda aile konutu, her ne kadar tapu sicilinde borçlu adına kayıtlı olsa da, aile konutu tüm aile bireyleri tarafından kullanılmaktadır. Bu evin haczedilmesi ve icra yoluyla satılması halinde ev halkı da bu durumdan etkilenecektir.
Türk toplumunda aile önemli bir konuma sahiptir. Gerek Anayasa’da gerek kanunlarımızda aile hayatını koruyucu ve geliştirici maddelere yer verilmiştir. Örneğin; Anayasa’nın “ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41. maddesine göre; “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.” Nitekim devletin aileyi koruma yönünde pozitif yükümlülüğü vardır. Aynı şekilde 4721 Sayılı Türk Medeni Kanun'un "aile konutu" başlıklı 194. maddesine yer verilmiştir. Buna göre; "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz." Tüm bu maddeler kapsamında aynı evde ikamet eden eşin haczedilemezlik şikayetinde bulunamaması halinde mağdur olacağı açıktır.
Borçlunun eşi, aile konutu güvencesinden kaynaklanan haklarını ileri sürebilme ve bunları yargı mercilerinde tartışabilme imkanına sahiptir. Aksi takdirde ailenin yaşamını sürdürdüğü konutun aile konutu güvencesinden yararlanmasının hiçbir anlamı kalmayacaktır.[2]
Sonuç olarak; alacaklının alacak hakkıyla, borçlunun ve ailesinin başkalarına muhtaç olmaması için barınma hakkı ve ailenin korunması arasındaki menfaat dengesinde ailenin haklarına ağırlık verilmiştir. Bu nedenle borçlunun borcundan dolayı haline münasip ev konumundaki aile konutunun haczedilmesi halinde borçlunun eşinin de haczedilemezlik şikayetinde bulunmasında hukuki yarar vardır. Eş tarafından açılan haczedilemezlik şikayetine ilişkin dava, aktif dava ehliyeti bulunmaması sebebiyle reddedilemez.
[1] Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.
[2] Yıldız Eker (GK) B. No:2015/18872, 22/11/2018, s:39)
Av. Gamze ÇELİKKOL