657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 76. maddesinin 1. fıkrasında, kurumların, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 38. maddesinin (j) bendinde; "Belediye personelini atamak" belediye başkanının görev ve yetkileri arasında sayılmış, Kanun'un "Norm kadro ve personel istihdamı" başlıklı 49. maddesinin ikinci fıkrasında; belediye personelinin, belediye başkanı tarafından atanacağı hükmüne yer verilmiş, yine 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun 18. Maddesinin (i) bendinde de "Belediye personelini atamak, belediye ve bağlı kuruluşlarını denetlemek" Büyükşehir belediye başkanının görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Kamu hizmetlerini yürütmek için görevlendirilen memurların bulundukları kadrolar ile naklen atama işleminin yapıldığı kadroların durumunun, idari bir görev olup olmadığının ve bu kadrolara yapılacak atamaların takdir yetkisi kapsamında veya terfi, görevde yükselme ve unvan değişikliği gibi kariyer ve liyakat değerlendirmesi yapılmasını gerektiren mevzuatla belirlenmiş özel usullere tabi olup olmadığının ortaya konulması ihtilafın çözümü açısından önem taşımaktadır.
Kamu yönetim alanını ilgilendiren mevzuatımıza göre, kamu kurumlarının görevde yükselme sınavına tabi olan kadrolarına (müdür ve daha alt görevlere) atanma sınavla olmakta iken, daha üst düzey yöneticilerin atanması konusunda, genel olarak objektif bir seçme ve atama yöntemi düzenlenmemiştir.
Bu üst düzey yönetici atamalarında, nitelikli yöneticilerin hangi usule göre ve nasıl belirleneceği, yöneticilik vasıflarının hangi kıstaslara göre ve nasıl değerlendirileceği konusu tamamen atamaya yetkili amirlerin subjektif tercihlerine ve geniş takdirine bırakılmıştır. İdarenin, hangi kıstaslara göre hukuki tasarrufta bulunacağının hukuk kuralları ile önceden kesin bir şekilde belirlenmediği durumlarda, idareye geniş takdir yetkisinin tanındığı kabul edilmelidir. Başka bir ifadeyle, idari işlemin unsurları bakımından hukuk kuralları idareye serbest hareket imkânı tanıyorsa, bu durumda idarenin geniş takdir yetkisinden söz edilebilir.
657 sayılı Kanun'un 76. maddesi gereğince, kamu personelinin görev ve görev yerinin değiştirilmesi hususunda idarenin takdir yetkisi bulunmakla birlikte, Danıştay’ın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere, anılan Kanun hükümleri ile tanınan takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlı olduğu, takdir yetkisine istinaden tesis edilen işlemlerin sebep ve maksat unsurları yönünden hukuka uygunluk denetimine tabi tutulacağı, işlemin sebebine dayanak gösterilen olay ve sebeplerin gerçeği yansıtmaması veya işlemin tesisi için yeterli bulunmaması ve takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gerekleri gözardı edilerek kullanıldığının ıspatlanması ya da yargı merciince tespit edilmesi halinde, sözü edilen bu durumların dava konusu idari işlemin sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka aykırılığı sebebiyle iptalini gerektireceği yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.
Bu kapsamda; üst düzey yöneticilerin atamaları ve görevlerinden alınmaları konusunda mevzuat tarafından idareye tanınan geniş tercih ve takdir hakkının da yine kamu yararı ve hizmet gerekleri çerçevesinde kullanılması esas olup, aksi bir durumun sınırsız ve mutlak takdir yetkisinin getirebileceği bir takım idari zaafiyetlere sebebiyet verilmesine sebep olacaktır.
Örnek olayda; ... Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü bünyesinde Daire Başkanı kadrosunda olarak görev yapmakta olan davacı, tekniker kadrosuna atanmıştır.
Mahkemece; " İhtilafta; davalı idare tarafından tesis edilen işlemin gerekçesi, takdir yetkisi olarak belirtilmiş ise de; davacının hangi objektif ve somut gerekçe ile daire başkanlığı görevinden alınarak tekniker olarak atamasının yapıldığı hususunun idare tarafından ortaya konulamadığı görülmektedir. Bu durumda; üst düzey yönetici atama ve görevden alma konusunda geniş bir tercih ve takdir yetkisine sahip olan idarenin, her türlü takdire dayalı işlemlerinde takdir yetkisini kullanırken kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun hareket etmesi gerektiğinden, davacının daire başkanlığı görevinde başarısız ve yetersiz olduğu ya da görevinden alınmasını gerektirecek bir fiili, tutum ve davranışı ile hizmete etkisi olan herhangi bir olumsuzluğu bulunduğu yönünde bir tespit bulunmadığı gibi Şube Müdürü kadrosuna atanmasını gerektiren hukuken geçerli herhangi somut bir sebebinin de davalı idarece gösterilmediği ve davacının görevinde başarısızlığı ya da yetersizliğinin bulunup bulunmadığı hususunda bir değerlendirme yapılmasına imkân sağlayacak sebeplerin de ortaya konulmadığı dikkate alındığında, salt takdir yetkisinin kullanıldığı ileri sürülerek tesis edilen dava konusu idari işlemde gerek mevzuat gerekse de Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ın istikrar kazanmış içtihatlarında vurgulanan temel ilkeler bağlamında, daire başkanlığından alınan davacının, tekniker kadrosuna atanmasına dair tesis edilen dava konusu işlemde hukuki isabet görülmemiştir. Diğer taraftan; Anayasanın 125. maddesi gereğince hukuka aykırılığı yargı kararıyla tespit edilen dava konusu işlem sebebiyle davacının mahrum kaldığı özlük hakların davalı idarece davacıya ödenmesi gerektiği de açıktır. " şeklinde karar verilmiştir.