Maddi Olay:
Davacı Leyla, cilt bakımı için 26/01/2019 tarihinde davalı Mehmet’e ait Maya Güzellik Merkezi’ne gitmiştir.
Güzellik Merkezi’nde satış personeli olarak çalışan davalı Ayşe, davacıya, yüzündeki ben ve güneş lekelerin giderilmesi için müdahale gerektiğini, uzman personellerinin bu işlemleri yapabileceğini söyleyerek yapılacak işlemlere onay vermiştir.
Müdahale edecek kişinin uzman sağlık personeli olduğuna inandırılan davacıya güzellik merkezinde yardımcı personel olarak çalışan davalı Fatma tarafından "dermapelli PRP" ve "ben aldırma" işlemi gerçekleştirilmiştir.
İşlem sonrası davacının yüzünde “melanin hiperpigmentasyon” ve “keloid skar” mevcut olup yüzde kalıcı ize sebebiyet verilmiştir.
Davacı zaman kaybetmeden davalılar (güzellik merkezi sahibi, işleme onay veren kişi ve işlemi yapan kişi) hakkında “Kasten Yaralama” ve “1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanuna Aykırılık’tan” suç duyurusunda bulunmuştur.
Aynı zamanda davacı, uğradığı maddi ve manevi zararları tazmin etmek amacıyla Tüketici Mahkemesi’nde dava açmıştır.
Somut olayımızda maddi ve manevi zarara ilişkin kısım incelenecektir.
Dava Nedenleri:
PRP (platelet rich plasma), platelet/trombosit hücrelerinden zengin kan demektir. PRP uygulamasında kişinin kendi kanından elde edilen platelet hücreleri ve büyüme faktörlerinden zengin plazma kullanılır.
Dermapen sistemi ise mikro iğneleme yöntemi olarak bilinmektedir. Ucunda özel küçük iğnelerin olduğu elektrik sistemi ile çalışan, cilde acı vermeden mikro iğneleme yapan bir sistemdir. Dermapen cihazı ile cilt uygulamaları sık sık ve doktor olmayan kişilerce uygulandığında ciltte travma etkisi gözlenebilmektedir. Dermapenli PRP işleminin hekim olamayan kişilerce uygulanması kabul edilemez.
Aynı zamanda somut olayda ben tedavisi de yapılmıştır. Oysa ki; ben aldırma tedavisi cerrahi girişim olup mutlaka uzman bir hekim tarafından gerçekleştirilmelidir.
Melanin; deri rengini oluşturan 3 etkenden en önemlisidir. Deriye koyu kahverengi rengini veren melanin tüm normal insanların derisinde vardır. Deride melanin miktarının anormal derecede artışı cilt rengini koyulaştırır.
Cilt rengini, deri hücreleri tarafından üretilen “melanin” pigmenti belirler. Bazen cilt rengini veren pigmentlerde sorunlar oluşabilir ve cildin bir bölgesi çok fazla melanin üreterek rengini koyulaştırır. Pigment insan derisinin rengidir. Bir insan sağlıklı olduğunda, ten rengi normal görünür. Hastalık veya yaralanma durumunda, kişinin cilt rengini değiştirebilir, koyulaşabilir, bu duruma melanin hiperpigmentasyonu denilmektedir.
Keloid skar ise, aşırı hücre üretimi sonucunda anormal yara iyileşmesi durumunda ortaya çıkan anormal izlerdir. Somut olayımızda; davacıda meydana gelen melanin hiperpigmentasyonuna ve keloid skarlara neticeten davacının yüzünde sabit iz kalmasına davalıların hatalı uygulaması sebep olmuştur.
Somut Olayın Değerlendirilmesi:
Davacı ile davalılar arasında Borçlar Kanunu'nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi bulunmaktadır. Zira eser sözleşmelerini, diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi de sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Bu borcun altına giren taraf olan davalılar, Borçlar Kanunu'nun 471. Maddesinin 1. fıkrası kapsamında işin mahiyeti gereği, işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır.
Eser sözleşmesi hükümlerine göre, davalıların yükümlülüğü; taahhütlerine, tıbbın gereklerine göre uygun şekilde cilt temizliği ve ben alma işlemini yaparak iş sahibinin beklentisi ne ise eser sözleşmesi kurulurken hangi durumun ortaya çıkarılacağı taahhüt edilmiş ise onu gerçekleştirmektir. Ancak somut olayda; davacı tarafından istenilen sonucun meydana gelmediği ortadadır. Zira yüklenici davalılar, davacı ile aralarındaki eser sözleşmesi hükümlerine uygun şekilde edimlerini ifa etmedikleri gibi davacıyı maddi ve manevi açıdan zarara uğratmışlardır.
Davalı Ayşe, hekim olmadığı halde davacıya söz konusu işlemlerin yapılması için onay veren kişidir. Davalı Mehmet’in işyerinde satış personeli olarak çalışmaktadır. Taraflar arasında eser sözleşmesi imzalanmadan ve işlemlere başlanmadan önce davalı Ayşe tarafından, oluşabilecek komplikasyonlar hakkında bilgilendirme yapılmamış, aydınlatma yükümlülüğü kapsamında onam formu imzalatılmamıştır. Yüklenicilerin, yapılacak işlemden sonra oluşabilecek her türlü olumsuzluğu iş sahibine tüm sonuçları ile açıklaması, oluşması muhtemel tüm bu sonuçlar için iş sahibinin aydınlatılması ve bilgilendirilmesi, iş sahibinin de bu bilgilendirilmeden sonra işin yapılmasını istemiş olması gerekirdi.
Davacının yüzüne müdahalede bulunan davalı Fatma hekim değildir. 15/2/2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 39 uncu maddesi ile “Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik” yürürlükten kaldırılmış ve Geçici 5 inci maddesi ile de güzellik salonları sağlık kuruluşu statüsünden çıkarılmıştır. Bu bağlamda, Yönetmeliğin Geçici 5 inci maddesine göre, güzellik salonlarının İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik kapsamında belediyelerce ruhsatlandırılacağı öngörülerek, Yönetmelik maddesinin 2 inci fıkrasında yer alan; “Güzellik salonunda tıp fakültesi diploması olan biri çalışsa bile, tabip yetkisinde olan tıbbi işlemler güzellik salonunda yapılamaz. Bu hususa uymadığı tespit edilen kişiler hakkında ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.” hükmü ile de her ne şekilde olursa olsun, tabip tarafından yapılması gereken tıbbi işlemlerin güzellik salonlarında gerçekleştirilmesi yasaklanmıştır.
Davalı işyeri sahibi Mehmet, işyerinde çalıştırdığı Davalı Fatma’nın mesleki yeterlilik belgesi olmadığını bilmektedir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun "çalışanların eğitimi" başlıklı 17/3 maddesine göre; "mesleki eğitim alma zorunluluğu bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde yapacağı işle ilgili mesleki eğitim aldığını belgelemeyenler çalıştırılamaz." denilmektedir. Ancak davalı işyeri sahibi Mehmet, mesleki yeterlilik belgesi olmayan eleman çalıştırmış, mesleki yeterlilik belgesi olmayan çalışana hekimin yapabileceği görev vermiş, tabip yetkisinde yapılacak olan tıbbi işlemlerin güzellik salonunda yapılmasına göz yummuştur. Bu nedenle Mehmet de diğer davalılar ile birlikte sorumludur.
Maddi Tazminata İlişkin Talepler:
Geniş anlamda zararı tanımlamak gerekirse; " mal varlığında veya şahıs varlığında oluşan eksilme " demek yerinde olacaktır.[1] Zararın bulunduğu her yerde sorumluluktan bahsetmek ise bir zorunluluktur. İşlem öncesi yüzünde hiçbir yanık izi bulunmazken işlem sonrası yüzünde kalıcı yanık izleri bulunan davacı nezdinde maddi ve manevi zararlar doğmuştur. Bu nedenle oluşan maddi ve manevi zararın sorumluları olan davalıların zararı karşılaması gerekmektedir. Maddi zarara ilişkin alacak kalemleri şu şekilde istenebilir:
Manevi Tazminata İlişkin Talepler: Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa karşılamaya yönelik bir manevi tatmin aracıdır. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, davalıların kusurunun ağırlığını ortaya koyacak bir miktarda olması gerekmektedir. Manevi tazmin ile amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek değil, aynı zamanda sorumluları, gerekli dikkat ve özeni gösterme konusunda etkili biçimde uyarmaktır. Bu husus yüksek yargı organlarınca sıklıkla tekrar edilmektedir.
6098 sayılı TBK'nun 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Aşağıda yer verdiğimiz Danıştay kararı da iddialarımızı destekler niteliktedir.
Danıştay 15. Dairesinin 29/9/2016 tarih ve E:2016/2388, K:2016/4714 sayılı kararına göre; "Manevi tazminat, evrensel hukukta eski kalıplarından çıkarılarak caydırıcılık unsuru da ön plana alınmaktadır. Gelişen hukuktaki bu yaklaşım, kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde, tatmin olma duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini de ortaya koymakta ve vücut bütünlüğü yanında ruh sağlığını da içeren kişi haklarının önemini vurgulamaktadır. Yine manevi tazmin ile amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek değil, aynı zamanda sorumluları, gerekli dikkat ve özeni gösterme konusunda etkili biçimde uyarmaktır."
Davalıların hatalı işlemi nedeniyle davacının uğramış olduğu manevi zarar her somut olaya göre farklılık arz etmektedir. Zarar görenin ruh hali, yaşı, medeni hali, sosyal ve ekonomik durumu, mesleği, manevi tazminat miktarını belirlemek açısından önem arz etmektedir.
Somut olayda; hatalı uygulama sonrası davacı dayanılmaz ağrılara maruz bırakılmış, fiziksel ve ruhsal ağrılar çekmiştir. İşlem öncesi yüzünde problem bulunmayan davacı işlem sonrasında yüzünde sabit iz ile hayatını idame ettirmektedir. Bu nedenle davacı nezdinde manevi zararlar doğmuş olup bunların davalılar tarafından tazmini gerekmektedir.
Sonuç: Davacının yüzüne davalı Fatma tarafından "Dermapelli PRP" ve ben aldırma işlemi uygulanmıştır. Her iki işlemi yapmaya yetkili kişinin hekim unvanına sahip olması gerekirken davalı Fatma’nın mesleki yeterlilik belgesi dahi bulunmamaktadır. Davacının yüzünün işlem öncesi kontrol edilmesi, yapılacak işlemlere uygun olup olmayacağı yine bir hekim tarafından kontrol edilecekken satış personeli davalı Ayşe tarafından kontrol edilmiş ve yapılan işlemlere onay verilmiştir. Yine davalı işyeri sahibi Mehmet, işyerinde mesleki yeterlilik belgesi olmayan işçi çalıştırması, hekim tarafından yapılması gereken işleme onay vermesi ve neticesinde davacının yüzünde yanık meydana gelmesinde diğer davalılarla birlikte sorumludur. Bu nedenle yukarıda belirtmiş olduğumuz maddi ve manevi zarar kalemlerinin davalılar tarafından tazmin edilmesi gerekmektedir.
Stj. Av. Gamze ÇELİKKOL
[1] TANDOĞAN, Haluk, Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara, 1961, s. 63'ten nakleden EREN, Fikret, "Türk Borçlar Hukukunda Kişiye İlişkin Zarar", Yeni Gelişmeler Işığında Bedensel Zararların Tazmini Ulusal Kongresi, Türkiye Barolar Birliği Yayınları, C. 1, Ankara, 2016, S. 74.