İNTERNET BANKACILIĞINDA BANKANIN SORUMLULUĞU VE İSPAT YÜKÜ
(Yargıtay Kararı)
Olay:
(X) kişisinin internet bankacılığı şifresi kırılarak hesabından 6.900,00 TL tutarındaki parası, aynı bankanın 3. kişi adına açılan hesabına aktarılmış ve aynı gün açılan bu hesaptan paranın tamamı çekilmiştir. (x) kişisi, bu olayda kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını, şifre ve parolanın kendisinin herhangi bir kusuru olmadan bankanın güvenlik şifresi kırılarak ve geçici şifrenin ise başka bir telefon hattına gelmesinin sağlanarak gerçekleştirildiğini belirterek 6.900,00 TL’lik kaybının faiziyle birlikte banka tarafından karşılanmasını/tazmin edilmesini istemektedir.
Ön Bilgi:
Burada önemle belirtmeliyiz ki, uyuşmazlığa konu maddi kaybın yaşandığı süreçte, arabulucuya başvuru uygulaması yürürlükte olmadığı gibi söz konusu maddi kayba ilişkin tutar tüketici hakem heyeti başvuru sınırının da altındadır. Yine bu süreçte istinaf kanun yolu da yürürlükte değildir. Bu nedenle süreç doğrudan ilk derece mahkemesi nezdinde başlamış ve Yargıtay’ın bozma kararıyla devam etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
Mahkemece, bilirkişi raporu benimsenmek suretiyle, davanın kısmen kabulü ile, 5.520,00TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Kararı:
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 09.07.2013 tarih ve E:2013/7902, K:2013/19098 sayılı kararı şöyledir; “ Dosyaya sunulan ve mahkemece de benimsenmek suretiyle karara dayanak yapılan 21.05.2012 tarihli bilirkişi raporunda davacıya %20, davalı bankaya ise %80 kusur atfedilmiştir. Ancak, davacının kusurlu bulunmasının nedeni anlaşılamamaktadır. Bilirkişi raporunda davacıya hangi nedenle kusur verildiği afaki beyanlarla geçiştirilmiştir. Bu haliyle bilirkişi raporunun kabul edilerek, buna göre hüküm kurulması doğru olmamıştır. Davaya konu olayda, davacının kusurlu olduğunu ispatlaması gereken davalı bankadır; başka bir deyişle ispat yükü davalı bankadadır. Davalı banka, davacının kusurunu ispatlayamadığı takdirde, mahkemece davanın tamamen kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksi değerlendirmeyle, çelişkili beyanlar içeren bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. “
Değerlendirmemiz:
Haksız fiil sorumluluğunda zarar gören, failin kusurunu ispatla yükümlü olduğu hâlde (BK, m. 42; TBK, m. 50/1), sözleşmeden doğan sorumlulukta durum tam tersidir; borçlu sorumluluktan kurtulmak için kusursuzluğunu ispat etmek zorundadır (BK, m. 96; TBK, m. 112). Böylece sözleşmeden doğan sorumlulukta, alacaklı borçlunun kusurunu ispat yükümlülüğünden kurtarılmak suretiyle daha iyi duruma getirilmiştir. Bu itibarla, borçlunun kusursuzluğunu ispatla yükümlü olduğuna ilişkin hükmün aksi taraflarca kararlaştırılmadığı takdirde, zarar görenin tazminat davasını sözleşmeden doğan sorumluluğa dayandırması kendisi için daha elverişlidir (Öz, Turgut/ Oğuzman, Kemal: Borçlar Hukuku Genel Hükümler C. I, İstanbul, 2011, C. 1, s. 504; Tandoğan, Hâluk: Türk Mes’uliyet Hukuku Akit Dışı ve Akdi Mesuliyet, Ankara, 1961, s.533)
Bu itibarla, hesap sahibinin internet dolandırıcılığı eyleminin işlenmesinde ve kişisel bilgilerinin kötüniyetli üçüncü kişilerin eline geçmesinde kusuru var ise (6098 sayılı TBK’nın 52. maddesi gereğince) bu kusur, müterafik kusur olarak değerlendirilebilecektir. Bu durumda banka, sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirememesinde kusurlu olmadığını 6098 sayılı TBK’nın 112. maddesi gereğince ispat etmek durumunda olup, ayrıca müşterisinin müterafik kusurunu da ispat etmekle yükümlüdür.
Söz konusu dolandırıcılık olaylarının gerçekleşmesi halinde banka sorumsuz olduğunu veya dolandırıcılık işleminin gerçekleşmesinde hesap sahibinin de kusurlu olduğunu ispatlarsa ancak sorumluluğundan hesap sahibinin kusuru oranında kurtulabilir. Aksi halde dolandırıcılık işlemine konu tüm paranın iadesi ile yükümlü olacak kişi banka olacaktır.
Somut olaydaki gibi uyuşmazlıklarda ispat yükünün bankada oluşu mağdur tüketici(huzurdaki uyuşmazlığın davacısı) açısından avantajdır. Bu avantajın yargılama esnasında kullanılması tüketici lehinedir.
Bu bakımdan usule ilişkin süreçte sorun yaşamama adına ve haklılığı doğru şekilde ileri sürebilme adına; tüm bu süreçlerin, başından itibaren hak kaybına uğramama adına bir avukat vasıtasıyla takip edilmesini önermekteyiz. Zira; ofisimize gelen bir dosyada mağdur tarafından işletilmeye çalışılan süreçte usuli hatalar yapıldığını ve bu hatalardan bazılarının hakka erişim noktasında geri dönüşü olmayan hatalar olduğunu görmekteyiz.
Av. Gamze ÇELİKKOL - Av. Selvi ÇELİKKOL