İnceleme konusu olay; yaklaşık 18 aylık erkek bebek (B)'nin ailesi tarafından testislerde ağrı, şişlik ve renk değişimi şikayeti ile ilk olarak Özel (X) Hastanesine götürülmesi, burada bebeğe hidrosel ve sünnet operasyonu yapılması akabinde ise şikayetlerde artma ve yeni şikayetler doğması üzerine bir kamu hastanesi olan (D) Devlet Hastanesine müracaatı ve burada konulan testis torsiyonu teşhisi ve akabinde gerçekleştirilen orşiektomi operasyonu süreci ve neticede bebeğin çocuk yapma yeteneğinin kaybolması şeklinde ortaya çıkan süreçte sunulan sağlık hizmetinin tıp kurallarına uygun olarak işletilip işletilmemesi ile Sağlık Hukuku bağlamında hak ihlali oluşturup oluşturmadığıdır.
Yaşanan hadise gerçek olup, kişi ve kurum isimleri kapatılmıştır.
SÜREÇ ÖZETİ
1/6/2018 doğumlu olan Bebek B, testislerinde şişlik ve renk değişikliği görülmesi üzerine ailesi tarafından, 29/10/2019 günü ikametlerine yakın konumda bulunan Özel (X) Hastanesi’ne götürülmüştür.
Burada ailenin durumu anlatması üzerine, Bebek (B), hastane personeli tarafından, acil bir şekilde Çocuk Cerrahisi Polikliniğinde görevli olan Uzmanı Opr. Dr. (Z)’ye yönlendirilmiştir.
Opr. Dr. (Z)’nin muayene sonucu Bebek (B) için hidrosel tanısı konulmuş ve aileye bebeğin bir an evvel ameliyata alınması gerektiği, testiste biriken suyun ameliyatla alınacağı söylenmiştir. (Halk arasında su fıtığı olarak da bilinen hidrosel, testisleri çevreleyen zarlar içinde normalden daha fazla sıvı birikimi sonucu testis torbasının (skrotum) şişmesi durumudur.(Kaynak: https://www.medicalpark.com.tr/hidrosel-nedir/hg-84#:~:text=Hidrosel%20terimi%2C%20Yunanca%20hydro%3B%20su,torbas%C4%B1n%C4%B1n%20(skrotum)%20%C5%9Fi%C5%9Fmesi%20durumudur.)
Evlatları Bebek (B)'nin sağlığını her şeyden üstün gören aile, öncelikle hekime; “ testislerde yalnızca şişlik değil, koyulaşan renk değişikliği de olduğunu, konulan teşhisten emin olup olmadığını, eğer emin ise hastanenin bu ameliyatı yapabilecek kapasitede olup olmadığını sormuş, gerekiyorsa başka bir hastaneye götürebileceklerini “ anlatmıştır. Hekim ise, “ durumun acil olduğunu, bir an evvel ameliyat olsa iyi olacağını, teşhisinin doğru olduğunu, kendisinin ve hastanenin bu operasyon için yeterli olduğunu, hatta ameliyat etmişken sünnet de yapabileceğini, rahat olmaları gerektiğini “ söylemiştir.
Bebeğin ailesi, Opr. Dr. (Z) tarafından yapılan açıklamaya itibar ederek, bebeğin hidrosel operasyonu + sünnet edilmesi teklifini kabul etmiştir.
Opr. Dr. (Z)’nin yardımcı sağlık personeline; “ hastayı ameliyathaneye götürün “ talimatı üzerine aile tarafından; “ bebeğin ameliyat için uygun olup olmadığına yani kan değerlerine bakmayacak mısınız? Görüntüleme tetkiki yapmayacak mısınız? Anestezi alabilecek durumda mı? “ sorularına hekim tarafından; “ defalarca yaptığım bir ameliyat ihtiyaç yok, oğlum da benzer durumdaydı üstelik astım hastasıydı onu da bu şekilde ben ameliyat ettim “ yanıtı verilmiştir.
Bunun üzerine Bebek (B), ameliyata alınmıştır. Ameliyat, hastane tarafından düzenlenen epikriz raporuna şöyle yansımıştır: “ Şikayeti: Sol torbada şişlik, sünnet istemi. Muayene bulguları: Sol hidrosel. Yapılan ameliyat: 29/10/2019 tarihinde yatışı yapılan hastanın larengeal maske ile genel anestezi altında sol inguinal insizyonla[2] sol hidrokesesi disseke edilerek[3] en bloc halinde hidroselektomi yapıldı. Daha sonra sünnet işlemi tamamlandı. Post-op[5] komplikasyonu olmayan hasta servise alındı. Sonuç: 29/10/2019 tarihinde cerrahi tedavisi tamamlanan hasta salah ile reçete düzenlenerek taburcu edildi.
(Hidroselektomi: Testisin etrafındaki zarlar arasındabiriken vücut sıvısının kasık bölgesinden 2-4 cm’lik bir kesi yapılarak sıvının biriktiği boşluk açılıp biriken sıvının boşaltılması operasyonuna verilen isimdir. Bu operasyonda, sıvıyı üreten zarlar kesilerek, ters çevrilir ve karşılıklı olarak dikilir. Kaynak:https://www.uroturk.org.tr/urolojiData/Document/1552014144611-hidroselektomi.pdf)
Bebek (B) ameliyat sonrası servise alınmıştır. Bebek, henüz anestezinin etkisindeyken odaya gelen hemşireler; “ doktorunuz bebeğin taburcu edilmesi talimatını verdi. Eve gidebilirsiniz. “ demişlerdir. Bunun üzerine bu açıklamaya şaşıran aile ise; “ bebek henüz kendine gelmedi bile. En azından bu gece kalsın. Doktor bey ameliyat sonrası kontrol de etmedi. Doktor beyle görüşmek istiyoruz. “ demişlerdir. Hemşireler bu defa; “ doktorun hastaneden ayrıldığını, talimatın bu şekilde olduğunu, zaten hastanede kalmanın hastane enfeksiyonu bulaşma riski taşıdığını “ söylemişlerdir.
Aile, doktor tarafından verilen taburcu edilme talimatına, en azından çocuğun bir doktor tarafından kontrol edildikten sonra taburcu edilmesi gerektiğini dile getirerek dirense de sonuç değişmemiş, Bebek (B), ameliyat sonrası bir doktor tarafından kontrol edilmeden ve herhangi bir ilaç reçete edilmeden eve yollanmıştır.
Operasyondan sonraki gün olan 30/10/2019 tarihinde bebekte huzursuzluk hali, yüksek ateş, testislerinde şişlik ve morarma görülmesi üzerine, ailesi bebeği derhal ameliyatın gerçekleştiği Özel (X) Hastanesine getirmişlerdir.
Ailenin durumu izah etmesi üzerine, sağlık personeli bebeği pediatri[6] polikliniğine yönlendirmiştir.
Burada aile, pediatri hekimine bir gün önceki ameliyat sürecini anlatmıştır. Hekim tarafından aileye; “ bebeğe yatış verdiği ve hastane ortamında bakım, takip ve tedavi gerektiği “ söylenmiştir. Yatış işlemleri için hastanenin ilgili birimi tarafından aileye; “ yatışın dünkü ameliyattan bağımsız olarak ücret gerektiği, yatışın ne kadar süreceğinin belli olmayacağı bu yüzden ekstra ücret ödenmesi gerektiğinin söylenmesi üzerine aile, hastaneden edindikleri numara ile ameliyatı yapan Opr. Dr. (Z)'ye ulaşmışlardır.
Aile tarafından Opr. Dr. (Z)’ye; “ bebekle ilgilenmediniz, kontrol etmeden, erken vakitte taburcu ettiniz, en azında yatışı için yardımcı olun “ denilmiştir. Opr. Dr. (Z) ise bu sözlere; “ senin çocuğun yatışını gerektirir bir durum yok, ameliyatta da sorun yok, benimle konuştuğunuzu pediatri hekimine söyleyin antibiyotik iğne yazsın, eve gidin, iğne yaptırın düzelir. “ denilmiştir.
Ailenin durumu pediatri hekimine anlatması üzerine, pediatri hekimi bebek için “ ameliyatı yapan doktor hastanın durumunu daha iyi bilir “ diyerek, antibiyotik iğne reçete etmiş ve bebeği eve yollamıştır.
Pediatri hekimi tarafından reçete edilen iğne, yapılmasına rağmen bebeğin durumunun düzelmesi şöyle dursun; huzursuzluğunun artması, ağlama krizlerinin olması, testislerinde siyaha çalan morluk, şişlik olması üzerine 31/10/2019 günü aile Opr. Dr. (Z)’yi aramıştır. Doktor beye; “ söylediğiniz gibi bir iyileşme şöyle dursun bebek kötüleşiyor, testislerinde siyaha çalan morluk ve şişlik var. “ denilmesi üzerine; “ O zaman bir devlet hastanesine gidin beni aramayın. “ denilmiştir.
Bunun üzerine ailesi, aynı gün yani 31/10/2019 tarihinde bebeği, (D) Devlet Hastanesi çocuk acil birimine götürmüştür.
Çocuk acil birimi, bebeği Çocuk Cerrahisi servisine yönlendirilmiştir. Burada bebeğin yatışı yapılmıştır.
Epikriz formunda yazıldığı üzere bebeğin takip ve tedavisini yapan (D) Devlet Hastanesi Çocuk Cerrahi Kliniği hekimlerine göre, bebeğin klinik tablosu yatıştan bir gün sonra yani 1/11/2019 günü şöyledir; “ Sol testis, skrotal kese[7] ve inguinal kanal [8]izlenebilen kesimlerinde vizüalize edilemedi[9]. Bileteral[10] skrotal kese içerisinde yoğun içerikli solda belirgin lineer septasyonların[11] eşlik ettiği sıvı kolleksiyonu [12]mevcuttur.(İnflame hidrosel?[13]) Belirtilen sıvı koleksiyonuna sekonder[14] bileteral skrotal kesede sıvı içeriği belirgin artmıştır. Bileteral skrotal doku cilt-cilt altı ödem, kalınlaşma ve inflame görünüm izlendi. Bileteral inguinal bölgede multiple reaktif[15], vasküler lenf nodları[16] izlendi.
Epikrize göre (D) Devlet Hastanesinde bebek için 1/11/2019 günü yapılanlar listesi şöyledir;
Epikrize göre bebek için 2/11/2019 günü yapılanlar listesi şöyledir;
Epikrize göre bebek için 3/11/2019 günü yapılanlar listesi şöyledir;
Epikrize göre bebek için 4/11/2019 günü yapılanlar listesi şöyledir;
5/11/2019 günü bebeğin yattığı odasına gelen sağlık personeli, aileye; “ bebeğe geldiği günden bu yana antibiyotik tedavisi uyguladıklarını, zira Özel (X) Hastanesinde gerçekleştirilen hidrosel ameliyatı nedeniyle testislerde iltihap bulunduğunu, bu aşamada hastanede yatmasının gereksiz olduğunu, ilaç tedavisine evde devam edebileceğini bu sebeple bebeğin taburcu edileceğini “ söylemiştir.
Aile ise; “ Devlet Hastanesine 31/10/2019 günü geldikleri halde hiçbir şeyin normal seyrinde ilerlemediğini ve bu güne kadar testislerdeki morluk ve şişliğin geçmek şöyle dursun her geçen gün arttığını, bebeğin huzursuzluğunun ve ağlamasının hiç kesilmediğini, bebek için Pediatri ve Çocuk Ürolojisi veya Üroloji biriminden konsültasyon istenmediğini, 4/11/2019 gününe dek bebek için tam kan sayımı yapılmadığını, idrar testi yapılmadığını, testisler için bu günü dek hiçbir görüntüleme tetkikinin yapılmadığını kaldı ki bebeğin CRP değerinin normalin binlerce katına(4292) çıkmış olduğunu, en azından renkli doppler USG yaptıktan sonra hareket etmeleri gerektiğini, bu halde taburcu etmek demenin bebeği ölüme yollamak olduğunu, personel ya da ekipman eksikleri varsa bebeği nitelikli üst merkeze sevk etmeleri gerektiğini “ söylemiştir.
Ailenin bebek için çırpınışları ve ısrarına; “ tamam renkli doppler usg[21] çekelim fakat sonucun değişmeyeceğini göreceksiniz ve taburcu edeceğiz. “ şeklinde yanıt verilmiştir.
Bunun üzerine renkli doppler usg çekilmiş ve sonuç, epikriz formuna da yansıdığı üzere şöyle gelmiştir: “ Her iki testis skrotumda[22] izlenmiştir. Sol testis boyutları artmıştır.(27 x 22 x 38 mm) Sol testis içerisinde yaygın kistik nekrotik alanlar dikkati çekmiştir. Yapılan RDUS[23] incelemede testis dokusu içerisinde vaskülarizasyon saptanmamıştır.[24] Çevre dokularda vaskülarizasyonun hafif artıığı izlenmektedir. Bulgular kronik testis torsiyonu ile uyumlu olarak değerlendirilmiştir. Bu düzeyde skrotum derisi ödemli ve kalınlaşmış görünümdedir. Sağ testis boyutu 9 x 7 x 16 mm ölçüldü. Sağda hafif hidrosel izlenmiştir. “
Renkli doppler USG; yüksek ses frekansı dalgaları kullanılarak çalışmaktadır. Bu görüntüleme tekniği, organların, dokuların ve damarların durumu hakkında bilgi verir. Görüntüler renkli olduğu için doktorlar değerlendirmesini daha detaylı ve kolayca yapabilmektedir. Aşağıda renkli görüntülemenin renksiz görüntülemeden farkına ilişkin örnek fotoya yer verilmiştir.
Renkli doppler usg(RDUS) incelemesi socuçları gelir gelmez bebek ameliyata alınmıştır. Ameliyata ilişkin süreç epikriz raporuna şöyle yansımıştır: Ameliyat: Sol testis torsiyonu[25] / Orşiektomi[26]. Ameliyat notu: “ Sol skrotal kesi ile girildi. Çevre dokulara yapışık olan testis, inguinal ve skrotal yapılan disseksiyonlarla serbestlendi. Kanalda olan testisin torsiyone ve nekrotik olduğu gözlendi. Skrotal orşiektomi yapıldı. Hemostazın ardından dren yerleştirildi. Sağ skrotal kesi sonrası testis ortaya konuldu. Skrotal doku ödemliydi. Hidrosel mevcuttu. Hidroselektomi yapıldı. Testis skrotuma fikse edildi. “
Testis torsiyonu, çocuklarda acil cerrahi yaklaşım gerektirmesi dolayısı ile en önemli akut skrotum sebebidir. Skrotumda ani başlayan ağrı, şişlik ve kızarıklık ile acil servise getirilen her erkek çocukta testis torsiyonu akla gelmelidir. Testis torsiyonu spermatik kordun kendi ekseni etrafında dönmesine bağlı olarak, testis ve eklentilerinin kan akımının engellenmesi olarak tanımlanır.(Kaynak: Sinan Kılıç, G..Berktuğ Bahadır, Hakan Taşkınlar, Caner İşbir, Ali Naycı. “Araştırma Makalesi: Çocukluk dönemi testis torsiyonu sonuçlarının değerlendirilmesi” Mersin Univ Saglık Bilim Dergisi 2016. s. 144.)
Orşiektomi: Testis(ler)in alındığı cerrahi operasyondur. Bu operasyonun nedenlerinden bir de torsiyone olmuş testisdir. Aşağıda orşiektomi ile alınan testislere ilişkin fotoğraflara yer verilmektedir.
TORSİYONE OLMUŞ ÖRNEK TESTİS ŞEKİLLERİ
Ameliyat sonrası aileye yapılan açıklama ise şu olmuştur; “ İyi ki renkli doppler için ısrar etmişsiniz. Ameliyat ile kanlanması durmuş olan(torsiyone olan) sol testisi aldık. Ameliyatta, diğer testiste de sorun olduğunu gördük. Sağ testiste hidrosel vardı. Onu da onardık ve tekrar yerine yerleştirdik. “
Ailenin; “ sizi başından beri uyardık fakat bizi çok bilmekle suçlamakla yetindiniz. Çocuğumun bu hale gelmesine kim sebep olmuştur? Yaşıtlarından eksik yanları olacak mıdır? Çocuk yapma yeteneği olacak mıdır? Zira, diğer testiste de sorun gördüğünüzü söylüyorsunuz. “ sorusuna ise hekimler; “ geç de olsa ameliyatı yaptık. Testislerinden birini aldık fakat hayatı kurtuldu. Çocuk yapma yeteneğinin var olup olmadığı ile ilgili bir şey söylemek şu aşamada zor. Kaybolmuş olabilir. “ yanıtını vermişlerdir.
Bebek, operasyon sonrası 5 gün daha hastanede kalmış ve 10/11/2019 günü oral antibiyotik reçete edilip taburcu edilmiş ve evine yollanmıştır.
Yaşanan süreç bebek ve ailesi için maddi ve manevi olarak bir çöküntüye dönüşmüş ve aileyi çaresizliğe, üzüntüye itmiştir.
DEĞERLENDİRME
Hatalı Tıbbi Uygulama (Malpraktis)
Türk Tabipleri Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları'nın 13. maddesinde, tıbbi hata tanımlanmaktadır. Tıp biliminin standartlarına ve tecrübelere göre gerekli olan özenin bulunmadığı ve bu nedenle de olaya uygun gözükmeyen her türlü hekim müdahalesi uygulama hatası (malpraktis) olarak anlaşılmaktadır.
Diğer bir ifadeyle, hastanın tanı ve tedavisi sırasında standart uygulamanın yapılmaması, bilgi ve beceri eksikliği, hastaya uygun tedavi uygulanmaması; tıbbi hata olarak tanımlanabilir. Bu noktada hatalı tıbbi uygulama sonucu doğacak sorumluluk " kusura dayalı genel sorumluluk"tur. Hekimin hukuksal sorumluluğu bakımından ölçü; tecrübeli bir uzman hekim standardıdır. Hekim, objektif olarak olayların normal gelişimine ve subjektif olarak da kendi kişisel tecrübesine, kişisel yeteneğine, bireysel mesleki bilgisine, eğitiminin nitelik ve derecesine göre, hastanın sağlığında bir zarar gelmesini önceden görebilecek durumda olmalıdır. Bu halde karşımıza özen yükümlülüğü çıkmaktadır. Hekimin özen yükümlülüğünün ihlali, üç alanda yoğunlaşmaktadır; birincisi, hastanın tedavisinde yani teşhis, endikasyon, tıbbi tedbirin seçimi, bu tedbirin uygulanması, tedavi yahut cerrahi girişim sonrası bakım alanındadır. İkincisi, hastanın aydınlatılması ve anamnez alınmasıdır. Üçüncüsü, klinik organizasyonu [(personelin niteliği, yeterli sayıda personel bulundurulması, hekimlerin birbiriyle işbirliği (Konsültasyon)] alanındadır. Bu üç alandaki kusuru, sırasıyla uygulama kusuru (tedavide hata), aydınlatma kusuru ve organizasyon kusuru olarak değerlendirmek mümkündür. Bu üç kusura "Tıbbi Uygulama Hatası" (Malpraktis) adı verilmektedir.
Bu noktada tıbbi standart kavramına açıklık getirilmelidir. Tıbbi standart kavramı ile, tıp ilminin genel olarak tanınıp kabul edilmiş meslek kuralları kastedilmektedir. Tıbbi standart ihlali değişik şekillerde gerçekleşebilir; teşhis, tedavi (endikasyon eksikliği, yanlış tedavi yönteminin seçimi) ve müdahale sonrası bakım yönetimi bunlardan bazılarıdır.
SÜREÇ DAHİLİNDE YAPILAN TIBBİ HATALAR
A. ÖZEL (X) HASTANESİNDE YAPILAN TIBBİ HATALAR
Bebeğin Ailesi Sunulacak Tedavisinin Kapsamı ve Olası Sonuçları Hakkında Aydınlatılmamış ve Aileden Aydınlatılmış Onam Alınmamıştır.
Öncelikle belirtelim ki; “ hidrosel ameliyatı yapacağım “ demek, sağlık hizmeti alacak olan ya da ailesinin aydınlatıldığı anlamına gelmemektedir. Nitekim mevzuatımız, aydınlatma sonrası onamı şart koşmaktadır.
Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 26. maddesinde ise “Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır." denilmektedir. 01.08.1998 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 08.05.2014 tarihli değişiklikten önceki haliyle 15. maddesinde, “Hasta; sağlık durumunu, kendisine uygulanacak tıbbi işlemleri, bunların faydaları ve muhtemel sakıncaları, alternatif tıbbi müdahale usulleri, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçları ve hastalığın seyri ve neticeleri konusunda sözlü veya yazılı olarak bilgi istemek hakkına sahiptir.", 22. maddesinin birinci fıkrasında, “Kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse, rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz.", “Rızanın Kapsamı” başlıklı, 31. maddesinde de “Rıza alınırken hastanın veya kanuni temsilcisinin tıbbi müdahalenin konusu ve sonuçları hakkında bilgilendirilip aydınlatılması esastır. Hastanın, uygulanacak tıbbi müdahale için verdiği rıza, bu müdahalenin gerektirdiği sair tıbbi işlemleri de kapsar. Ancak, tıbbi işlemlerin uygulanmasında, bu Yönetmelik'te ve diğer mevzuatta belirlenen hakların ihlal edilmemesi için azami ihtimam gösterilir.” düzenlemeleri yer alır. Anılan düzenlemeler özetle, herhangi bir tıbbi müdahaleye başlamadan önce kişilerin yapılacak işlemlerle ilgili riskleriyle birlikte aydınlatılarak rızalarının alınmasını öngörmektedir.
Aşağıda “Hidroselektomi” operasyonu için Türk Üroloji Derneğinden temin ettiğimiz aydınlatılmış onam örneği yer almaktadır. Bu onam, hidroselektomi özelinde hazırlanan bilgilendirme içermektedir. Dernek, hekimlere bu yazıyı imzalatmayı değil, yazı içerisinde yer alan bilgilerle hastanın/yakının aydınlatılmasını, hasta yahut yakının tereddütlerine ilişkin sorular cevaplandıktan sonra imza alınmasını şart koşmaktadır.
Somut olayda ise, sağlık hizmeti alan ve/veya ailesi ameliyat öncesi, uygulanacak tedavi ve riskleri hakkında ve süreç hakkında bilgilendirilmemiş, aydınlatılmış onamı alınmamıştır.
Benzer hususta Yargıtay 13. Hukuk Dairesi tarafından verilen 4/7/2018 gün ve E:2016/25663, K:2018/7615 sayılı kararda yer alan açıklama dikkate değerdir; “ davalılar, davacıya yapılan ameliyat sonucunda oluşabilecek olası komplikasyonların anlatıldığına ve davacının bu işleme rıza gösterdiğine dair aydınlatılmış onam alındığına dair bir delil sunmamışlardır. Muvafakatname başlığı altında dosyaya sunulan belge, gerekli aydınlatmayı içermediği gibi, yalnızca rıza mahiyetindedir. Aydınlatılmış onamda ispat külfeti hekim ya da hastanededir. Mahkemenin de kabulü bu şekildedir. Ancak, aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmemiş oluşu, yapılan müdahaleyi hukuka aykırı hale getirdiğinden, davalıların manevi tazminat dışında maddi tazminattan da sorumlu olduklarının kabulü gerekir. “
Yine Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından verilen 5/4/2018 gün ve E:2016/7594 , K:2018/4002 sayılı kararda; “ tedaviye bağlı meydana gelebilecek komplikasyonlar konusunda bilgilendirilerek aydınlatılmış yazılı onamı alınmadığından ve müştekinin belirttiği şekilde görevli fizyoterapist tarafından hasta takibinin yapılmaması durumunda, Özel ... Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezinde yetkili Dr. ... ve sorumlusu Uzman Dr. ... ile Fizyoterapist ...'ın asli kusurlu oldukları “ açıklamasına yer verilmektedir.
Bebek için hidrosel teşhisi koyan ve bebeği ameliyat eden Çocuk Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. (Z), operasyon öncesi herhangi bir kan, idrar ya da görüntüleme tetkiki yapmadığı gibi pediatri, çocuk ürolojisi ya da üroji hekiminden konsültasyon almamıştır. Hatta hastaneden temin edilen epikrizde yazılanlara göre; ameliyatın yalnızca Opr. Dr. (Z) tarafından gerçekleştirildiği, operasyonda anestezi hekimi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle iken; öncelikle ameliyat edilecek hastanın anestezi hekimince ameliyata uygunluğunun denetlenmesi gerekirken, bunun sağlanmamış olması tıp kurallarına aykırıdır[27]. Yine anestezi hekiminin operasyonda bulunmamış olması tıp kurallarına uygun değildir. Yine; operasyon öncesi herhangi bir kan, idrar ya da görüntüleme tetkiki(örneğin standart usg ya da RDUS(renkli doppler usg) yapılmamış olması tıp kurallarına aykırıdır[28]. Yine pediatri, çocuk ürolojisi ya da üroji hekiminden konsültasyon almamış olması sunulan sağlık hizmetinin tıp kurallarına uygun işletilmediğini göstermektedir.
Benzer hususta Yargıtay 12. Ceza Dairesince verilen 12/12/2014 gün ve E:2014/1013 , K:2014/25491 sayılı kararda yer alan açıklama dikkate değerdir; “Yüksek Sağlık Şurasının 16-17 Şubat 2012 tarihli raporunda sanığın A.. A..'e uyguladığı tedavide eksiklikler olduğu, hastanın şikâyetlerine uygun diğer branşlardan yeterince konsültasyon istenilmediği ve ileri tanı yöntemlerine geçilmediği… “
Yine Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından verilen 10/5/2018 gün ve E:2016/4428 , K:2018/5310 sayılı kararda; “ hastanın yatırılması ve üroloji konsültasyonu ile üroloji doktorunun davet edilmesi gerektiği halde, Dr. ...'nın … hastayı üroloji polikliniğine başvurmak üzere evine göndermesinin tıp kurallarına uygun olmadığı cihetle kusurlu olduğu “ açıklamasına yer verilmiştir.
Opr. Dr. (Z) “Yetki Aşımında” bulunmuştur.
Hidrosel, testislerde meydana gelen ve üreme sistemini etkileyen bir hastalıktır. Hidroselin teşhis ve tedavi süreci uzman bir üroloji hekimi tarafından yapılmalıdır. Eğer hasta ameliyat olacaksa, ameliyatı yapacak üroloji hekiminin “operatör doktor” unvanına sahip olması gerekir[29].
Yüksek yargı organları hekimlerin branşları dışında medikal ya da cerrahi tedavide bulunamayacaklarını çokça vurgulamaktadır. Örneğin Yargıtay 15. Hukuk dairesi tarafından verilen; 7/1/2019 gün ve E:2019/5219, K:2019/46 sayılı kararı buna örnektir. Anılan karar bizim için ilkesel bazda önem taşımaktadır. Anılan kararda ; “ ameliyatı yapan hekimin genel cerrahi uzmanı olduğu, ameliyatın genel cerrahi alanına girmediği hususları birlikte değerlendirildiğinde ameliyatı yapan hekimin eyleminin tıp kurallarına uygun bulunmadığı ve tıbben kusurlu bulunduğu “
Somut olayda da; hidrosel ameliyatının, operatör ünvanına sahip üroloji yahut çocuk ürolojisi uzmanı tarafından yapılması gerekirken, bu ünvana sahip olmayan ve kendi yetki alanına dahil olmayan bir ameliyatı yapan Çocuk Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. (Z)’nin uygulamaları tıp kurallarına aykırıdır.
Çocuk Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. (Z) tarafından konulan “ sol testis hidrosel “ teşhisi ile akabinde gerçekleştirilen “ sol testis hidroselektomi “ operasyon yetersiz ve hatalıdır.
Opr. Dr. (Z)’nin hata yaptığı husus; hidroseli testis torsiyonundan bağımsız düşünmesi ve hidrosel ile testis torsiyonu arasında neden sonuç ilişkisini kuramaması olmuştur. Zara bazı kaynaklarda; hidroselin, testis torsiyonunun belirtisi olarak ortaya çıktığı açıklanmaktadır[30]. Somut olayda da; hidroselin altında yatan patolojinin(sebep) testis torsiyonu olduğu düşünülmeden ve bu durum ekarte edilmeden sürecin yönetilmesi tıp kurallarına aykırı olmuştur.
Yukarıda “süreç özeti” kısmında da dile getirdiğimiz üzere; bebek Özel (X) Hastanesi sonrası (D) Devlet Hastanesine başvurmuştur ve burada kendisine testis torsiyonu teşhisi konulmuştur. Bu kapsamda Devlet Hastanesinde ameliyat edilen bebeğin, sol testisi tamamen alınmış sağ testisine ise hidroselektomi yapılmıştır. Bu durum da göstermektedir ki; Özel (X) Hastanesi çalışanı Opr. Dr. (Z)’nin sol testis için “ testis torsiyonu “ yerine yalnızca “hidrosel “ teşhisi koyması ve bu kapsamda operasyon yapması ve operasyon esnasında dahi testis torsiyonu teşhisini koyamamış olması ve sağ teşhis için hidrosel teşhisini koyamamış olması tıp kurallarına aykırıdır.
Oysa ki; testislerde ağrı, şişlik, renk değişikliği şikayeti ile gelen hastalar için akla ilk gelmesi gereken ve ekarte edilmesi gereken husus “ testis torsiyonudur. “ Opr. Dr. (Z) ise, testis torsiyonunu ekarte etmek ve bebek için doğru teşhisi koyma adına; yukarıda da belirttiğimiz gibi hiçbir görüntüleme, kan, idrar tetkiki yapmamış, ilgili branşlardan konsültasyon almamıştır. Bu durum da hekimi öncelikle teşhiste akabinde ise tedavide hataya sürüklemiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından verilen 25/2/2020 gün ve E:2017/1475, K:2020/860 sayılı kararda yer alan açıklama şöyledir; “ kişinin 17/05/2008 tarihinde şikayetleri üzerine başvurduğu; bu tarihte testis ağrısı şikayetinin de olduğu, klasik tıp bilgilerine göre testis ağrısı durumunda testis torsiyonu düşünülerek bu yönde değerlendirilmeler yapılıp, üroloji konsultasyonu istenmesi gerektiği, bu nedenle Dr. K2 'in uygulamasında eksiklik bulunduğu, ayrıca hastanın 19/05/2008 tarihli başvurusunda acil olarak değerlendirilip ameliyata alınmamasının da eksiklik olduğu “
Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından verilen 11/3/2015 gün ve E:2014/11867 , K:2015/4549 sayılı kararındaki tespit dikkate değerdir; “ mağdur ...'nin testislerindeki ağrı şikayetiyle... Hastanesine başvurduğu, burada çocuk doktoru olduğunu söyleyen ancak ismi tespit edilemeyen bir doktor tarafından muayenesi yapıldıktan sonra reçete düzenlenerek gönderildiği, şikayetlerinin geçmemesi üzerine 20.09.2008 tarihinde tekrar aynı hastaneye başvurduklarında aynı doktor tarafından muayenesinin yapıldığı, bu aşamada genel cerrah olan sanık ...'un da hastayı görüp tedaviye aynen devam kararı verilip ilaçları değiştirilerek evine gönderildiği, şikayetlerin devam etmesi üzerine 22.09.2008 tarihinde aynı hastaneye başvurulup üroloji uzmanı olan doktor tarafından muayene edildiğinde tedavide geç kalındığı, ameliyat edilmesi gerektiği belirtilip testisin torsiyon ve nekrotik olduğu görülerek orşiektomi yapıldığı olayda, testis torsiyonu vakasında ilk 8 saat içinde acil cerrahi uygulanması ile testisin kan dolaşımını bozan bu durumun testisin canlılığı kaybolmadan tedavi edilebilir olduğu “
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin E:2016/20247 esas numaralı dosyasında yer alan Adli Tıp 3. ihtisas Kurulu'nun 30.03.2015 tarihli raporunda, " Hasta ... 'un 30.07.2010 tarihinde davalı hekimce görüldüğü ve orşit tanısı ile tedaviye alındığı, Scrotumda, ağrı ve şişlik ile gelen hastanın ayırıcı tanısında testis torsiyonu da düşünülmesi ve bu yönde değerlendirme yapılması gerektiğinin klasik tıbbi bilgi olduğu, testis torsiyonu yönünden değerlendirme yapılmamasının tıbbi eksiklik olduğu, ancak, testis torsiyonlarında 4-6 saat içinde tanı ve tedavi yapıldığında testisin korunabildiği, aksi halde testis kaybı olduğu, hastanın ağrısının 29.07.2010 günü başladığı, hekime 1 gün sonra, 30.07.2010 tarihide gittiği dikkate alındığında, ilk muayenede tanı konulması halinde dahi testisin kaybının söz konusu olacağı oy birliği ile mütalaa olunur." denilmiştir.
Bu veriler ışığında somut olayı değerlendirecek olursak; Opr. Dr. (Z) tarafından “ testis torsiyonunun zamanında düşünülmeyerek, ekarte edilmeyerek ve tespiti yönünde ayırıcı tanı için tetkik yapmayarak hatalı tedavi uygulanması ve bebeğin sol testisinin tamamen kaybı ile sağ testisinin bir kez daha geç olmak üzere opere edilmesine sebebiyet verilmesi bu kapsamda çocuk yapma yeteneğinin kaybolmasına[31] sebebiyet verilmesi nedeniyle tıp kurallarına uygun değildir.[32]
Opr. Dr. (Z), bebeği olması gerekenden erken vakitte, kontrol etmeden, herhangi bir ilaç reçete etmeden, olası problem yaşanması halinde ne yapılması konusunda bilgilendirmeden taburcu etmiştir.
Bebeğin içinde bulunduğu klinik tablo, hastanın yaşı, ailesinin verdiği anamnez[33], ameliyatın niteliği ve ameliyatın henüz sona ermiş olması dikkate alındığında, bebeğin hastane ortamında gözlem altında tutulması gerekirken alelacele evce yollanması, ayrıca hekimin ameliyat sonrası hastayı değerlendirmemesi, her hangi bir ilaç reçete etmemesi tıp kurallarına uygun değildir.
Öte yandan belirtmekte fayda gördüğümüz diğer bir husus ise; Opr. Dr. (Z)’in operasyon sonrası günlerde çaresiz kalan ve kendisine telefonla ulaşan aileye yaklaşımıdır. Dr. (Z), hekim sorumluluğu kapsamında ailenin içinde bulunduğu psikolojik durumu görmezden gelerek, yardımcı olmak yerine maalesef ki; aileden uzak durmayı seçmiştir.
Operasyondan sonraki gün ailenin müracaatı üzerine bebeği muayene eden ve yatış vermek yerine eve yollayan, yine üroloji konsültasyonu yaptırmayan, bebeği hastanelerine kabul etmiyorlarsa eğer başka bir merkeze sevk etmeyen Pediatri Hekimi de kusurludur.
B. (D) DEVLET HASTANESİNDE YAPILAN TIBBİ HATALAR
Devlet Hastanesine 31/10/2019 günü başvurulduğu halde, testis torsiyonu teşhisi 5/11/2020 günü konulmuş bu kapsamda geç kalınmış ve bebeğin testislerinden birinin alınmasına sebep olunmuştur.
Bir kez daha özetleme gerekirse; Testis torsiyonu spermatik kordun kendi ekseni etrafında dönmesine bağlı olarak, testis ve eklentilerinin kan akımının engellenmesi olarak tanımlanır[34]. Testislerde ağrı, şişlik, renk değişikliği şikayeti ile gelen hastalar için akla ilk gelmesi gereken ve ekarte edilmesi gereken husus “ testis torsiyonudur. Testis torsiyonu, çocuklarda acil cerrahi yaklaşım gerektirmesi dolayısı ile en önemli akut skrotum sebebidir. Skrotumda ani başlayan ağrı, şişlik ve kızarıklık ile acil servise getirilen her erkek çocukta testis torsiyonu akla gelmelidir.
Testis torsiyonunun ayırıcı tanısı ise hastanın öyküsü ile özellikle yöntemi iyi yapılmış renkli doppler(RDUS)dir. Zira, RDUS, kan akımını ve organ anatomisini daha iyi değerlendirmektedir.[35]
Testis torsiyonu vakalarında en önemli husus erken teşhis ve tedavidir. Aksi durum, testis kaybına dolayısıyla çocuk yapma yeteneğinin kaybına neden olabilmektedir.
Oysa ki; testislerde ağrı, şişlik, renk değişikliği şikayeti ile gelen hastalar için akla ilk gelmesi gereken ve ekarte edilmesi gereken husus “ testis torsiyonudur. “ Devlet hastanesi hekimleri ise, testis torsiyonunu ekarte etmek ve bebek için doğru teşhisi koyma adına; yukarıda da belirttiğimiz gibi hiçbir görüntüleme, kan, idrar tetkiki yapmamıştır. Bu durum da hekimi öncelikle teşhiste akabinde ise tedavide hataya sürüklemiştir.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından verilen 11/3/2015 gün ve E:2014/11867 , K:2015/4549 sayılı kararındaki tespit dikkate değerdir; “ mağdur ...'nin testislerindeki ağrı şikayetiyle... Hastanesine başvurduğu, burada çocuk doktoru olduğunu söyleyen ancak ismi tespit edilemeyen bir doktor tarafından muayenesi yapıldıktan sonra reçete düzenlenerek gönderildiği, şikayetlerinin geçmemesi üzerine 20.09.2008 tarihinde tekrar aynı hastaneye başvurduklarında aynı doktor tarafından muayenesinin yapıldığı, bu aşamada genel cerrah olan sanık ...'un da hastayı görüp tedaviye aynen devam kararı verilip ilaçları değiştirilerek evine gönderildiği, şikayetlerin devam etmesi üzerine 22.09.2008 tarihinde aynı hastaneye başvurulup üroloji uzmanı olan doktor tarafından muayene edildiğinde tedavide geç kalındığı, ameliyat edilmesi gerektiği belirtilip testisin torsiyon ve nekrotik olduğu görülerek orşiektomi yapıldığı olayda, testis torsiyonu vakasında ilk 8 saat içinde acil cerrahi uygulanması ile testisin kan dolaşımını bozan bu durumun testisin canlılığı kaybolmadan tedavi edilebilir olduğu “
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin E:2016/20247 esas numaralı dosyasında yer alan Adli Tıp 3. ihtisas Kurulu'nun 30.03.2015 tarihli raporunda, " Hasta ... 'un 30.07.2010 tarihinde davalı hekimce görüldüğü ve orşit tanısı ile tedaviye alındığı, Scrotumda, ağrı ve şişlik ile gelen hastanın ayırıcı tanısında testis torsiyonu da düşünülmesi ve bu yönde değerlendirme yapılması gerektiğinin klasik tıbbi bilgi olduğu, testis torsiyonu yönünden değerlendirme yapılmamasının tıbbi eksiklik olduğu, ancak, testis torsiyonlarında 4-6 saat içinde tanı ve tedavi yapıldığında testisin korunabildiği, aksi halde testis kaybı olduğu, hastanın ağrısının 29.07.2010 günü başladığı, hekime 1 gün sonra, 30.07.2010 tarihide gittiği dikkate alındığında, ilk muayenede tanı konulması halinde dahi testisin kaybının söz konusu olacağı oy birliği ile mütalaa olunur." denilmiştir.
Bu veriler ışığında somut olayı değerlendirecek olursak; Devlet hastanesi tarafından da “ testis torsiyonunun zamanında düşünülmeyerek, ekarte edilmeyerek ve tespiti yönünde ayırıcı tanı için tetkik yapmayarak hatalı tedavi uygulanması ve bebeğin sol testisinin tamamen kaybı ile sağ testisinin bir kez daha geç olmak üzere opere edilmesine sebebiyet verilmesi bu kapsamda çocuk yapma yeteneğinin kaybolmasına[36]sebebiyet verilmesi nedeniyle, devlet hastanesi uygulamaları da tıp kurallarına uygun değildir.[37]
Somut olayda; bebek 31/10/2019 tarihinde Devlet hastanesine geldiği ve yatışı yapıldığı halde burada 5/11/2019 tarihine dek, bebek için yalnızca antibiyotik tedavisi uygulanmış, kan sayımı yapılmamış, idrar testi bakılmamış, CRP yüksekliğindeki altta yatan sebep araştırılmamış, RDUS(renkli doppler usg) yapılmamıştır. Bu durum ise, testis torsiyonu teşhisi konulmasını geciktirmiş, sol testisin kaybıyla sonuçlanmıştır. Zira, RDUS, ailenin ısrarıyla ancak 5/11/2019 günü yapılmış ve sonuçlar çıkar çıkmaz, bebek ameliyata alınmıştır. Eğer ki; ilk başvuruda testis torsiyonu için ayırıcı tanı noktasında RDUS yapılmış olsaydı, bebek sol testisini kaybetmek dolayısıyla çocuk yapma yeteneğini kaybetmek zorunda kalmayacaktı.
Teşhis ve tedavide yaşanan bu gecikme nedeniyle yaşanan durum, sunulan sağlık hizmetinin tıp kurallarına uygun işletilmediğini göstermektedir.
Somut olayda; Devlet Hastanesi Çocuk Cerrahisi bölümü hekimleri pediatri, üroloji, enfeksiyon(zira kanuni hastanesi 5/11/2019 tarihine dek antibiyotik tedavisi uygulamıştır) ve çocuk ürolojisi bölümlerinden konsültasyon almayarak tıp kurallarına aykırı davranmıştır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından verilen 25/2/2020 gün ve E:2017/1475, K:2020/860 sayılı kararda yer verilen açıklama şöyledir; “ kişinin 17/05/2008 tarihinde şikayetleri üzerine başvurduğu; bu tarihte testis ağrısı şikayetinin de olduğu, klasik tıp bilgilerine göre testis ağrısı durumunda testis torsiyonu düşünülerek bu yönde değerlendirilmeler yapılıp, üroloji konsultasyonu istenmesi gerektiği, bu nedenle Dr. K2 'in uygulamasında eksiklik bulunduğu, ayrıca hastanın 19/05/2008 tarihli başvurusunda acil olarak değerlendirilip ameliyata alınmamasının da eksiklik olduğu “
Benzer hususta Yargıtay 12. Ceza Dairesince verilen 12/12/2014 gün ve E:2014/1013 , K:2014/25491 sayılı kararda yer alan açıklama dikkate değerdir; “Yüksek Sağlık Şurasının 16-17 Şubat 2012 tarihli raporunda sanığın A.. A..'e uyguladığı tedavide eksiklikler olduğu, hastanın şikâyetlerine uygun diğer branşlardan yeterince konsültasyon istenilmediği ve ileri tanı yöntemlerine geçilmediği… “
Yine Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından verilen 10/5/2018 gün ve E:2016/4428 , K:2018/5310 sayılı kararda; “ hastanın yatırılması ve üroloji konsültasyonu ile üroloji doktorunun davet edilmesi gerektiği halde, ... tıp kurallarına uygun olmadığı cihetle kusurlu olduğu “ açıklamasına yer verilmiştir.
Devlet Hastanesi Çocuk Cerrahisi Bölümü Hekimleri “Yetki Aşımında” bulunmuştur.
Testis torsiyonu, testislerde meydana gelen ve üreme sistemini etkileyen bir hastalıktır. Testis torsiyonunun teşhis ve tedavi süreci uzman bir üroloji hekimi tarafından yapılmalıdır. Eğer hasta ameliyat olacaksa, ameliyatı yapacak üroloji hekiminin “operatör doktor” unvanına sahip olması gerekir[38].
Yüksek yargı organları hekimlerin branşları dışında medikal ya da cerrahi tedavide bulunamayacaklarını çokça vurgulamaktadır. Örneğin Yargıtay 15. Hukuk dairesi tarafından verilen; 7/1/2019 gün ve E:2019/5219, K:2019/46 sayılı kararı buna örnektir. Anılan karar bizim için ilkesel bazda önem taşımaktadır. Anılan kararda ; “ ameliyatı yapan hekimin genel cerrahi uzmanı olduğu, ameliyatın genel cerrahi alanına girmediği hususları birlikte değerlendirildiğinde ameliyatı yapan hekimin eyleminin tıp kurallarına uygun bulunmadığı ve tıbben kusurlu bulunduğu “
Somut olayda da; testis torsiyonu sonrası orşiektomi ameliyatının, operatör ünvanına sahip üroloji yahut çocuk ürolojisi uzmanı tarafından yapılması gerekirken, bu ünvana sahip olmayan ve kendi yetki alanına dahil olmayan bir ameliyatı yapan Devlet Hastanesi Çocuk Cerrahisi Bölümü Hekimleri’in uygulamaları tıp kurallarına aykırıdır.
Devlet Hastanesinde 5/11/2019 günü gerçekleştirilen ameliyatın notunda ayrıca: “ Sağ skrotal kesi sonrası testis ortaya konuldu. Skrotal doku ödemliydi. Hidrosel mevcuttu. Hidroselektomi yapıldı. Testis skrotuma fikse edildi. “ açıklamasına da yer verilmiştir. Yani operasyonda sol testis alınmış ayrıca sağ testis için ise hidroselektomi yapılmıştır. Bu durum, sağ testisde de sorun olduğu halde bu durumun 6 gündür tespit edilmeyerek, bebeğin bu araz ve acıya katlanmasına sebep olunmuştur.
SONUÇ
Bebek (B)'ye sunulan sağlık hizmetini tıp kurallarına aykırı işleterek, bebeğin sol testisinin alınmasına ve çocuk yapma yeteneğinin kaybolmasına/zorlaşmasına sebep olunmuştur.
Av. Selvi ÇELİKKOL
_______________________________________________________________________________
[2] İnguinal insizyon: Kasık bölgesinde yapılan kesi.
[3] Disseke etmek: keserek ayırmak, çevre dokulardan ayırarak çıplaklaştırılmak anlamına gelir.
[5] Post-op: Ameliyat sonrası.
[6] Çocuk sağlığı ve hastalıkları ile ilgilenen tıp dalıdır.
[7] Skrotal kese: Testislerin bulunduğu torbadır.
[8] İnguinal kanal: Kasık Kanalıdır.
[9] Vizüalize edilememek: Görüntülenememek.
[10] Bileteral: İki taraflı.
[11] Lineer Septasyon: Çizgisel bölmelenme.
[12] Sıvı kolleksiyonu: Sıvı birikmesi.
[13] İnflame hidrosel: İltihaplanmış hidrosel.
[14] Sekonder: İkincil, daha sonra oluşan.
[15] Reaktif: tıp dilindeki karşılığı; bir etkiye sekonder(ikincil) tepki olarak gelişen.
[16] Vasküler lenf nodları: Vücut savunma mekanizması olan lenflerin vücutta enfeksiyona karşı verdiği bir reaksiyondur. Lenflerin şişmesi ve büyümesi olayına da bu yüzden Reaktif lenf nodu denir.(Kaynak: https://www.acibadem.com.tr/ilgi-alani/lenf-kanseri-lenfoma/
[17] Amikaver: Bir antibiyotiktir ve aminoglikozit olarak adlandırılan bir ilaç grubuna dahildir. Belirli bakterilerin neden olduğu ciddi enfeksiyonları tedavi etmede kullanılır.(Kaynak: https://www.ilacrehberi.com/v/amikaver-500-mg-1-ampul-87bb/kt/nedir-ve-ne-icin-kullanilir/)
[18] Sulbaksit: penisilin antibiyotikleri adı verilen ilaç grubuna aittir. Ampisilin ve sulbaktam isimli iki aktif maddenin bileşimidir. Sulbaktam penisiline dirençli bakterilere karşı etkinlikte ampisiline yardım eder.(Kaynak: https://www.ilacrehberi.com/v/sulbaksit-1000-mg500-mg-im-enjeksiyonluk-cozelti-a570/kt/nedir-ve-ne-icin-kullanilir/)
[19] Biometrosel: Bakterilerce oluşturulmuş tıbbi ve cerrahi enfeksiyonların tedavisinde, Anaerob enfeksiyon gelişme riski olan cerrahi girişimlerde profılaktik amaçla kullanılır.
[20] CRP (C-reaktif protein) karaciğerde üretilen bir proteindir. Vücudumuz enfeksiyon, tümör, travma gibi durumlara karşı karmaşık bir yanıt verir. Serum CRP konsantrasyonunun artması, vücut ısısının yükselmesi ve akyuvar sayısının artması yanıtın bir parçasıdır. CRP değerinin yükselmesi vücutta enflamasyon veya enfeksiyon olduğuna, inme, doku ölümüne veya tümör olabileceğine işaret eder.(Kaynak: https://www.medicalpark.com.tr/crp/hg-2192#5)
[21] Renkli Doppler ultrasonografi ile testislerde nelere bakılır? Öncelikle skrotumun ciltaltı kalınlığı değerlendirip skrotal kese içerisindeki sıvı miktarının artıp artmadığı araştırılır. Ayrıca bu sıvının içeriği incelenip kese içerisinde herni (fıtık) ve hareketli taş olup olmadığı belirlenir. Daha sonra her iki testisin skrotal kese içerisinde olup olmadığı değerlendirilerek inmemiş testis olup olmadığı araştırılır. Testis boyutu ve hacmi ölçülür. Sonrasında testis dokusu içerisinde herhangi bir kitle olup olmadığına bakılır. Epididim baş, gövde ve kuyruk kesimleri de incelenerek kalınlık artışı veya kitle olup olmadığına bakılır. Renkli Doppler ultrasonografi ile kan akımında artış olup olmadığı değerlendirilerek enfeksiyona ait ipucu araştırılır. Testis kan akımı incelenerek kan akımında azalma-kaybolma(testis torsiyonu) veya artış olup olmadığı değerlendirilir. Son olarak testis dışı damarlar incelenerek varikosel olup olmadığı saptanır.(Kaynak: http://www.ahmettuncayturgut.com/skrotal-testis-renkli-doppler-ultrasonografisi/)
[22] Skrotum: Testislerin bulunduğu torba
[23] RDUS: Rekli Doppler USG
[24] Vaskülarizasyon saptanmaması; anılan dokuda kan akışının durduğunu, akışın bulunmadığını göstermektedir.
[25] Testis torsiyonu, çocuklarda acil cerrahi yaklaşım gerektirmesi dolayısı ile en önemli akut skrotum sebebidir. Skrotumda ani başlayan ağrı, şişlik ve kızarıklık ile acil servise getirilen her erkek çocukta testis torsiyonu akla gelmelidir. Testis torsiyonu spermatik kordun kendi ekseni etrafında dönmesine bağlı olarak, testis ve eklentilerinin kan akımının engellenmesi olarak tanımlanır.(Kaynak: Sinan Kılıç, G..Berktuğ Bahadır, Hakan Taşkınlar, Caner İşbir, Ali Naycı. “Araştırma Makalesi: Çocukluk dönemi testis torsiyonu sonuçlarının değerlendirilmesi” Mersin Univ Saglık Bilim Dergisi 2016. s. 144.)
[27] Ameliyat öncesinde hastayı anestezi ve reanimasyon uzmanı muayene etmelidir. Bu muayene sırasında hastanın anestezi için uygun olup olmadığı değerlendirilir ve istediği anestezi yöntemine karar vermesi sağlanır. Muayene başladıktan sonra öncelikle hastanın anamnezi alınır. Anamnez sırasında daha önce ameliyat olup olmadığı, eğer ameliyat olduysa hangi anestezi yönteminin kullanıldığı ve bunun bir soruna yol açıp açmadığı, ilaç alerjileri, yüksek tansiyon, solunum yolu hastalıklarından herhangi birinin bulunup bulunmadığı, aile öyküsünde bu tarz problemlerin olup olmadığı gibi konularda bilgiler elde edilmektedir. Muayene sırasında sorulan tüm sorular eksiksiz ve doğru bir şekilde cevaplandırılmalıdır. Anestezi kontrolü için başvurulan hastanın anamnezi alındıktan sonra sıra fizik muayeneye gelir. Fizik muayene sırasında anestezi ve reanimasyon uzmanı, hastanın ağız ve boğaz yapısını yakından inceler, eksik diş olup olmadığına bakar, entünasyon işlemi için gereken mallopati sınıflandırmasını yapar. Hastanın solunum ile dolaşım bilgileri ölçülerek kaydedilir. Anestezi muayenesi sırasında bir problemle karşılaşılırsa, problemin ciddiyeti göz önüne alınarak ameliyata engel olup olmayacağı değerlendirilir ve uygun çözümler üretilir.
[28] Nitekim; Hidrosel ameliyatı kararı alınırken dikkat edilmesi gereken ilk şey hastanın genel sağlık durumudur. Eğer hastanın genel sağlık durumu ameliyatı kaldırabilecek düzeydeyse, ameliyat onaylanır. Bunun anlaşılabilmesi için bazı laboratuvar testlerine ihtiyaç vardır. Ameliyat öncesi dönemde yapılması gereken testler; transillüminasyon testi, inguinal herni testi, ultrason, idrar ve kan testleridir. Bu testlerin haricinde fiziki muayene ve anestezi kontrolü de hazırlık evresinde yer almaktadır. Tüm bu testlerin ve muayenelerin sonucunda hastanın ameliyata uygunluğu anlaşılır ve aynı zamanda hidrosele ek olarak başka bir sorunun olup olmadığı görülebilir. Kanama pıhtılaşma zamanı gibi tetkikler ile ameliyat sırasında kanama komplikasyonu görülme riski ölçülebilir. Eğer hastada hidrosele ek bir problem varsa o sorun için de bir çözüm aranabilir. Her ameliyat öncesinde rutin testler uygulanmaktadır. Bu testler arasında kan tahlilleri, akciğer grafisi ve tam idrar tahlili bulunmaktadır. Hastanın idrarı incelenerek ameliyata engel oluşturacak herhangi bir problem olup olmadığına bakılır. Eğer varsa öncelikle bu sorun tedavi edilir, daha sonra ameliyat gerçekleşir. Özellikle idrardaki kreatifinin yüksek değere sahip olması böbrek fonksiyon bozukluğunu işaret eder ve hastayı anestezi için yüksek risk grubuna dahil ederek ameliyatın ertelenmesine sebep olabilir. Kan Testi Kan tahlilleri, ameliyat yapılabilmesi için olmazsa olmazdır. Kişinin kan değerleri detaylı bir şekilde incelenir ve altta yatan bir hastalık olup olmadığı, ameliyata engel oluşturacak bir problem olup olmadığı araştırılır. Hastada kansızlık, hepatit gibi hastalıkların olup olmadığının bilinmesi zorunludur. Eğer bir hastalık varsa ameliyat öncesinde gerekli önlemler alınmalıdır. Kanında HbsAg pozitif çıkan hastalar, hepatit b hastalığına sahipler demektir. Bu durum mutlaka bilinmeli, ameliyat ekibi ve cerrahi servis çalışanları hastalıktan korunmak için daha dikkatli davranmalılardır. Eğer kişide hemofili gibi bir kan hastalığı mevcutsa ameliyat öncesinde bu soruna bir çözüm bulunmalıdır. Hemofili, kan pıhtılaşmasını bozarak kanamayı arttıran bir hastalıktır. Bu durum ameliyattan önce fark edilmezse, ameliyat sırasında hemorajik şoka sebep olabilir. Aynı şekilde hastanın hemoglobin düzeyi düşükse ameliyat sırasındaki kan kaybı anemiye sebep olabilir. Bu yüzden ameliyattan önce hastanın hemoglobin düzeyi normal bir seviyeye çıkarılmalıdır. Acil vakalar haricinde kan testi olmayan hiçbir hasta ameliyata alınmamaktadır.
[29] Kaynak: https://www.ameliyat.com/ameliyat/hidrosel-ameliyati#hidrosel-ameliyati-hangi-uzmanlik-alanina-girer
[30] Kaynak: https://www.medifema.com.tr/akut-kronik-hidrosel
[31] Testis torsiyonu, doku hipoksisine(oksijensiz kalma) ve germinal hücre nekrozu ile fertilitede(çocuk yapma yeteneği) azalya ya da infertiliteye(kısırlık) neden olur.(Kaynak: Kaynak: Sinan Kılıç, G..Berktuğ Bahadır, Hakan Taşkınlar, Caner İşbir, Ali Naycı. “Araştırma Makalesi: Çocukluk dönemi testis torsiyonu sonuçlarının değerlendirilmesi” Mersin Univ Saglık Bilim Dergisi 2016. s. 146.)
[32] Gerçekten de testis torsiyonu sonrası testisin alındığı orşiektomi operasyonu sonrası çocuk yapma yeteneği kalıcı olarak kaybolmakta ya da zorlaşmaktadır. Yargıtay tarafından bu hususun araştırılması gerektiğine ilişkin kararlar mevcuttur. Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından verilen 25/4/2018 gün ve E:2017/12010, K:2018/7572 sayılı kararında; “ testis torsiyonu tedavisi gören katılanın üm tedavi evrakları temin edilerek en yakın Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğünden yaralanmasının duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına ya da yitirilmesine neden olup olmadığı hususunda rapor alındıktan sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiği “(Benzer yöndeki karar için bkz.: Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 13/2/2018 gün ve E:2017/7230 , K:2018/1926)
[33] Hastalık öyküsü.
[34] Kaynak: Sinan Kılıç, G..Berktuğ Bahadır, Hakan Taşkınlar, Caner İşbir, Ali Naycı. “Araştırma Makalesi: Çocukluk dönemi testis torsiyonu sonuçlarının değerlendirilmesi” Mersin Univ Saglık Bilim Dergisi 2016. s. 144.)
[35] Kaynak: Sinan Kılıç, G..Berktuğ Bahadır, Hakan Taşkınlar, Caner İşbir, Ali Naycı. “Araştırma Makalesi: Çocukluk dönemi testis torsiyonu sonuçlarının değerlendirilmesi” Mersin Univ Saglık Bilim Dergisi 2016. s. 145.)
[36] Testis torsiyonu, doku hipoksisine(oksijensiz kalma) ve germinal hücre nekrozu ile fertilitede(çocuk yapma yeteneği) azalya ya da infertiliteye(kısırlık) neden olur.(Kaynak: Kaynak: Sinan Kılıç, G..Berktuğ Bahadır, Hakan Taşkınlar, Caner İşbir, Ali Naycı. “Araştırma Makalesi: Çocukluk dönemi testis torsiyonu sonuçlarının değerlendirilmesi” Mersin Univ Saglık Bilim Dergisi 2016. s. 146.)
[37] Gerçekten de testis torsiyonu sonrası testisin alındığı orşiektomi operasyonu sonrası çocuk yapma yeteneği kalıcı olarak kaybolmakta ya da zorlaşmaktadır. Yargıtay tarafından bu hususun araştırılması gerektiğine ilişkin kararlar mevcuttur. Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından verilen 25/4/2018 gün ve E:2017/12010, K:2018/7572 sayılı kararında; “ testis torsiyonu tedavisi gören katılanın üm tedavi evrakları temin edilerek en yakın Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğünden yaralanmasının duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına ya da yitirilmesine neden olup olmadığı hususunda rapor alındıktan sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiği “(Benzer yöndeki karar için bkz.: Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 13/2/2018 gün ve E:2017/7230 , K:2018/1926)
[38] Kaynak: https://www.ameliyat.com/ameliyat/hidrosel-ameliyati#hidrosel-ameliyati-hangi-uzmanlik-alanina-girer
_______________________________________________________________________________