İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası; borçlu tarafından alacaklısını zarara uğratmak kastıyla gerçekleştirilen tasarruftan zarar gören alacaklının, borçlunun mal varlığından çıkarmış olduğu mal ve hakların veya bunların yerine geçen kıymetlerin, tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlamak ve bu yolla alacağını elde etmek amacıyla açtığı davadır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir. Bu nedenle iptal davası, taşınmazın aynına ilişkin olmayan, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan nispi nitelikte bir davadır. Buradaki tasarruf kavramını, borçlunun mal varlığını azaltıcı veya mal varlığının artışını önleyici nitelikte bulunan her türlü hukukî işlemleri ve fiilleri içerir şekilde kabul etmek gerekmektedir.
Örneğin borçlunun haksız bir icra takibine ve ödeme emrine itiraz etmemesi, takibe konu borcu kabul etmesi, zamanaşımı def’inde bulunmaması, hiçbir kanıta dayanmayan haksız bir davayı kabul etmesi, haklı bir davadan feragati, yeminden çekinmesi, kanun yoluna başvurmaktan kaçınması hukukî bir işlem olmamasına karşın hukukî bir fiil kabul edilerek iptal davasına konu edilebilir (Güneren, Ali: İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davaları, Ankara 2012, s. 56).
Kimlerin tasarrufun iptali davası açabileceği İİK'nın "İptal davası ve davacılar" başlıklı 277. maddesinde;
“İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler:
1 – Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı,
2 – İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hâllerde alacaklıların kendileri” şeklinde sınırlı olarak sayılmıştır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukukî muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. İİK’nın 282. maddede yer alan davalılar arasındaki (borçlu ve onunla hukukî ilişkide bulunan kişiler arasında) dava arkadaşlığı Kanun’dan doğan zorunlu dava arkadaşlığıdır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 283/2. maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde üçüncü kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir.
Kanun’da, borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabî tasarruflar 278, 279 ve 280. maddelerde üç grup altında düzenlemiş ise de; bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar sınırlı olarak sayılmadığından hangi tasarrufların iptale tabî olduğu hususunun tayini hâkimin takdirine bırakmıştır. Yukarıda bahsedildiği gibi, genelde, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz hâlinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
Örneğin; alacağın temliki, boşanma protokolü ile yapılan işlemler, şirket hissesinin devri, ipoteklerin temliki, nam-ı müstear ile gizlenmiş danışıklı işlemler hakkında da tasarrufun iptali davası açılabileceği Yargıtay uygulamaları ile istikrar kazanmıştır.
Bazı tasarruflar ise İİK’da öngörülen tasarrufun iptali davasının konusunu oluşturmaz. İİK’nın 278, 279 ve 280. maddelerinde borçlunun tasarrufundan söz edilerek iptalin koşulları belirlendiğinden İİK’nın 277 vd. maddelerinde öngörülen nitelikte tasarrufun iptali davasının varlığından söz edebilmek için takip borçlusu tarafından yapılmış bir tasarruf işleminin bulunması gerekmektedir. Kural olarak, borçlandırıcı işlemler hakkında iptal davası açılamaz. Yine, mahkeme kararları, kadastro tutanakları, kural olarak cebri icra yolu ile yapılan satışlar, borçlunun vekil sıfatıyla yaptığı işlemler, borçlunun aile hukukuna giren boşanma, nesebin tanınması, evlat edinme işlemleri gibi işlemler de tasarrufun iptali davasına konu edilemez.
Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114. maddesinde düzenlenen ve bütün davalar için geçerlilik taşıyan genel dava şartları yanında bir takım özel dava şartlarının varlığı da aranmaktadır. HMK'nın 114/2. maddesinde "Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır." denilmek suretiyle bazı münferit davalarda özel bir takım dava şartlarının öngörüldüğü kanuni düzenlemelerin varlığına da işaret edilmiştir. Nitekim tasarrufun iptali davasının kendine özgü dava şartlarından biri olan "alacaklının kesin veya geçici aciz vesikasına haiz olması" İİK'nın 277. maddesinin 1/1. bendinde düzenleme altına alınmıştır. Ancak bunun dışında öğretide ve Yargıtay kararlarında benimsenen özel dava şartları da bulunmaktadır. Bu özel şartları, Hukuk Genel Kurulunun kararlarında da belirtildiği gibi davacının gerçek bir alacağının olması, borçlu hakkında kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması ve iptal konusu tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olmasıdır.