GİRİŞ
Taşımacılığın sözlük anlamı; insan ya da eşyanın çeşitli araçlarla bir yerden bir yere taşınması işidir.[2] Taşınan şey eşya olabileceği gibi insan (yolcu) da olabilir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 850. maddesinin 1. fıkrasına göre “Eşya her türlü yükü kapsamaktadır.” Bu nedenle eşya; katı, sıvı ya da gaz olabilmektedir. Yine eşyanın ekonomik değerinin olup olmaması da “ eşya niteliği kazanabilmesi için “ önemli değildir.
Taşımacılık faaliyetinin yerine getirilebilmesi için genel anlamda eşya veya yolcunun taşıyıcı – taşıyan[3] tarafından yerinin değiştirilmesi gerekir. Karayolu, havayolu, denizyolu ya da demiryolu üzerinden taşıma yapılabilir. Yer değiştirme mesafesinin bir önemi yoktur. Genellikle yatay taşımalar örnek teşkil edeceği gibi dikey taşımalar da (örneğin yük asansörüyle apartmana eşya taşınması) bu kapsamdadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. kitabı Taşıma İşlerine ayrılmıştır. Bu bölümün 2. kısmı eşya taşımalarını düzenlerken 5. kısmı yolcu taşımalarını düzenlemektedir. Söz konusu olayımız eşya taşımalarına ilişkin olduğundan TTK, m. 850–893 gereğince değerlendirilecektir.
DAVANIN ÖZETİ
Davacı, davalı ile aralarında bir taşıma sözleşmesi olduğunu, davalıya ait “Leibherr 932 Kırıcılı Ekskavatör'ün İzmir’den Mersin’e taşınması için anlaştıklarını ve davacı tarafından teslim gerçekleşmesine rağmen davalıya gönderilen faturada yazılı 7.316,00 TL taşıma bedelini ödememesi üzerine davacı icra takibi başlatmıştır. Davalının takibe itiraz etmesi üzerine takip durmuş ancak davacı itirazın haksız olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesinden itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ise davacıyla aralarında taşıma sözleşmesi yapılmadığını, sadece davaya konu olan eşyanın davacıya teslim edildiğini ve sevk irsaliyesi düzenlediğini, eşyanın davacı tarafından 3. kişi olan Abdullah Kanık’a teslim edildiğini ve nakliye ücretinin de bu kişi tarafından ödenmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 21.10.2013 tarihli ve E. 2012/654, K. 2013/390 sayılı kararıyla taşıma işinin gerçekleştiğine, yapılan itirazın haksız olması nedeniyle davanın kabulü ile takibin devamına karar vermiştir.
Davalı vekili bu kararı temyiz etmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 14.05.2014 tarih ve E. 2014/2717 K. 2014/9220 sayılı kararla; “ davalının yapmış olduğu savunmaların aksinin davacı tarafından kanıtlanmadığını TTK'nın 871/2 maddesine göre, “aksine sözleşme olmadığı takdirde taşıma ücretinin ödenmesi gönderilene aittir.” Hükmünün işletilmesinin gerekeceği, bu nedenlerle kararın davalı yararına bozulmasına “ karar vermiştir.
DEĞERLENDİRME
Taşıma sözleşmesinin tanımına kanunda yer verilmemiştir. TTK’nın “Taşıyıcı” başlıklı 850.maddesi[4] eşya ve yolcu taşıma sözleşmelerinin unsurlarını oluşturmaktadır. Bu unsurlardan birincisi; taşıyıcının eşya taşıma taahhüdünde bulunması, ikincisi ise gönderenin taşıma ücretini ödemesidir. Taşıma sözleşmeleri, her iki tarafa da borç yükleyen sözleşme niteliğindedir. Sözleşmede 3. kişi olan gönderilenin ise hak ve yükümlülükleri eşyayı teslim almakla başlar.
Gönderen ve taşıyıcı arasında taşıma sözleşmesinin kurulması için tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının olması yeterlidir.[5] Eşyanın gönderilene teslim edilmesi sözleşmenin kurulması için gerekli değildir ancak taşıyıcının yerine getirmesi gereken yükümlülüklerindendir. Taşıma sözleşmesi rızai sözleşmedir, real sözleşme grubunda değildir.[6]
Taşıma sözleşmesi herhangi bir şekil şartına tabi değildir.[7] Yazılı veya sözlü şekilde yapılabilir. İspat açısından yazılı yapılması önem taşır.
Ücret ödenmesi zorunlu unsur olduğundan hatır taşımaları bu kanun kapsamında değildir. Uygun düştüğü ölçüde vekalet sözleşmesi hükümlerine tabidir.
Taşıma ücretini ödeme gönderenin asli yükümlülüğüdür ancak bunun aksi kararlaştırılabilir. Taraflar ücretin gönderilen tarafından ödenmesi konusunda anlaşabilirler. Bunun nedeni kanunun ücret ödenmesi ve ücretin ödenme zamanını içeren hükümlerin tamamlayıcı mahiyette olmasıdır. Aynı zamanda TTK, m. 870/1’e göre; “taşıma ücreti eşyanın tesliminde ödenir.” ve m. 871/1’e göre “eşyanın teslim yerine varmasından sonra gönderilen, taşıyıcıdan, taşıma sözleşmesinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi karşılığında eşyanın kendisine teslim edilmesini isteyebilir.” Hükümleri gereğince eşyanın teslimi ile birlikte ücret ödeme borcu gönderilene geçebilir.
Doktrinde de ise, gönderilenin sözleşmenin tarafı olmamasına rağmen ücret ödemesi, taşıma sözleşmesinin 3. kişi yararına sözleşme[8] olduğu konusunda tartışmalıdır.
Tüm bu bilgiler dahilinde somut olayımızı değerlendirdiğimizde, davalı davada 3. Kişi olan Abdullah Kanık’a kendisine ait olan iş makinesini kiralamıştır. (Genellikle gönderen ile gönderilen arasında kira veya satış sözleşmesi vardır) Davalının İzmir’de gönderilenin ise Mersin’de yaşamasından dolayı nakliye işinin gerçekleşmesi için davalı davacıya iş makinesini teslim edip sevk irsaliyesi düzenlemiştir. Aralarında yazılı olarak taşıma sözleşmesinin yapılmamış olması taşıma sözleşmesinin kurulmadığı anlamına gelmeyecektir. TTK, m. 856/2’ye göre eşyanın taşıyıcıya teslimi taşıma sözleşmesinin varlığına karine oluşturur. Aksi davalı tarafından ispat edilemediğinden ve sözleşmenin herhangi bir şekil şartına tabi olmamasından dolayı taraflar arasında taşıma sözleşmesi kurulmuştur. Davacı taşıyıcı, davalı ise gönderen konumundadır.
Davacı teslim aldığı eşyayı gönderilene teslim etmiş ve sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmiştir. Karşılığında davalı gönderene borcunu içeren fatura göndermiştir ve faturaya davalı tarafından itiraz edilmemesine rağmen böyle bir borcu olmadığını, taşıma ücretini gönderilenin ödemesi gerektiğini iddia etmiştir. Davalının iddiaları yerinde değildir çünkü gönderilen tarafından eşyanın kabul edilmesiyle ücret ödeme borcu muaccel hale gelir. Ancak gönderen, sözleşme yaptıktan sonra veya eşya gönderilene teslim edilene kadar taşıma ücretinin tamamını veya bir kısmını ödeyebilir. Eğer ödeme yapılmazsa gönderen ve gönderilen ücretten müteselsil sorumlu olurlar. Gönderenin hiç ücret ödememesi de sözleşmeye hüküm konularak kararlaştırılabilir. Asıl olan ise ücretin gönderen tarafından ödenmesidir. İlgili kararımızda da ücretin gönderilen tarafından ödenmesi kararlaştırılmamıştır. Bu nedenle gönderen davalının ücret ödeme borcu devam etmektedir.
SONUÇ
Somut olayımızda taraflar arasında yazılı olmasa dahi taşıma sözleşmesi kurulmuştur. Davalının taşıma işinin karşılığı olan ücreti ödememesi sözleşmeye aykırıdır. Gönderilen ücreti ödemesi ancak sözleşmede kararlaştırıldığı takdirde veya eşyayı teslim alması halinde geçerlidir. Davalı gönderenin yapmış olduğu savunmalar geçersizdir.
Bu nedenle ilk derece Mahkemesi kararının yerinde, bozma kararının ise hatalı olduğu kanaatindeyiz.
Av. Gamze ÇELİKKOL
[2] Türk Dil Kurumu Sözlüğü https://sozluk.gov.tr
[3] Türk Hukunda, denizyolu taşımalarında “taşıyan”, diğer taşımalarda “taşıyıcı” denir. Emrah Sami Aksoy, Fiili Taşıyıcı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi Ankara 2014 s.1
[4] TTK Madde 850/2: Taşıyıcı, taşıma sözleşmesiyle eşyayı varma yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslim etmeyi veya yolcuyu varma yerine ulaştırmayı; buna karşılık, eşya taşımada gönderen ve yolcu taşımada yolcu, taşıyıcıya, taşıma ücretini ödemeyi borçlanır.
[5] TBK Madde 1: Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur.İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir.
[6] Rızai sözleşmelerde tarafların karşılıklı birbirine uygun irade beyanları, reel sözleşmelerde sözleşmenin kurulması için maddi bir edimin gerçekleşmesi gerekir.
[7] TTK 856/2: Taşıma senedi düzenlenmemiş olsa bile, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleri ile taşıma sözleşmesi kurulur. Eşyanın taşıyıcıya teslimi, taşıma sözleşmesinin varlığına karinedir. – Kanun Gerekçesi
[8] Büşra Gök, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Kapsamında Karada Yapılan Eşya Taşımalarında Taşıyıcının Geç Teslimden Doğan Sorumluluğu Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale 2018 s.13