İcra ve İflas Kanunu’nun 269-269/d maddeleri arasında kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle ilamsız tahliye takibi düzenlenmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’na (BK) göre kiraya veren kira sözleşmesini feshedilebilmesi için öncelikle kiracıya fesih ihtarnamesi göndermesi gerekir. Kiraya veren ödenmemiş kiranın tahsili için yaptığı ilamsız takip talebinde, kiracıya ödeme emri ile BK’nın 260 veya 288. [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 315 veya 362] maddelerinde yazılı ihtarın da yapılmasını isteyebilir. Böylece kiracının kira borcunu ödemede geciktiği hâlde kiraya veren aynı takipte hem ödenmeyen kira bedellerini, hem de borçlunun temerrüt nedeniyle tahliyesini talep edebilir.
Alacaklının (kiraya verenin) ilamsız tahliye takip talebini alan icra dairesi, borçluya ihtarlı (örnek 13 nolu) ödeme emri gönderir. Bu ödeme emrinde diğer kayıtlarla birlikte, borçlunun (kiracının) kural olarak yedi gün içinde ödeme emrine itiraz edebileceği, itiraz süresi içinde kira sözleşmesini ve varsa yazılı kira sözleşmesindeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse (inkâr etmezse) kira sözleşmesini kabul etmiş sayılacağı, kira borcunu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren BK’nın 260 veya 288. (TBK m. 315 veya 362) maddelerinde belirtilen (on, otuz veya altmış gün) belli bir süre içinde ödemesi, itiraz süresi içinde (İİK m. 62'ye göre) ödeme emrine itiraz etmez ve ödeme süresi içinde borcu (kirayı) ödemez ise kiraya verenin (alacaklının) kesinleşen kira alacağı için haciz isteyebileceği (İİK m.78 vd) ve icra mahkemesinden (kiracının) kiralanan taşınmazdan tahliyesini isteyebileceği ihtar edilir.
Borçlu itiraz süresi içinde ödeme emrine itiraz etmez ise ilamsız tahliye takibi kesinleşir. Borçlu (kiracının) süresinde ödeme emrine itiraz etmemesi ile ilamsız tahliye takibi kesinleşirse de, alacaklı (kiraya veren) bunun üzerine hemen haciz ve tahliye isteyemez. Borçlu ödeme süresi içinde (on, otuz veya altmış gün) borcunu (kirayı) ödeyebilir. Borçlu ödeme emri tebliğinden itibaren ödeme süresi içinde kira borcunu öderse, ilamsız tahliye takibi son bulur, alacaklı haciz ve tahliye isteyemez (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 828-829
İcra ve İflas Kanunu’nun 269/a maddesine göre, borçlu itiraz etmez ve kira borcunu da ödemezse alacaklı ödeme süresinin bitim tarihini takip eden altı ay içinde icra mahkemesinden tahliye isteyebilir. Alacaklının tahliye talebi üzerine icra mahkemesi ilk önce alacaklının ilâmsız tahliye takip talebinin kanuna uygun olup olmadığını inceler. Takip talebi kanuna uygun değilse, özellikle alacaklı takip talebinde tahliye istememişse, icra mahkemesi tahliye talebinin reddine karar verir. Bundan sonra, icra mahkemesi, borçlu kiracıya gönderilen ödeme emrinin kanuna uygun olup olmadığını inceler. Ödeme emri kanuna uygun değilse, özellikle ödeme emrinde ödeme (ihtar) süresi yanlış (noksan) gösterilmişse, ödeme emrinde ödeme (ihtar) süresi yazılı değilse veya ödeme emrinde tahliye ihtarı yok (tebliğ edilen ödeme emri 13 örnek nolu ödeme emri değil) ise, icra mahkemesi tahliye talebinin reddine karar verir.
İcra mahkemesi, takip talebinin ve ödeme emrinin kanuna uygun olduğunu tespit ederse, bunun üzerine, borçlu kiracının süresi içinde ödeme emrine itiraz edip etmediğini araştırır. Buna göre, icra mahkemesi, borçlunun süresinde ödeme emrine itiraz etmediğini (veya itiraz etmemiş sayıldığını) tespit ederse, borçlunun ödeme (ihtar) süresi içinde kira borcunu ödeyip ödemediğini inceler (Kuru, s. 831, 833). 16. Süresi içinde ödeme emrine itiraz etmemiş olan borçlu, ödeme (ihtar) süresi içinde kira borcunu tamamen ödememiş ise ihtar müddetinin bitim tarihini takip eden altı ay içinde alacaklı kiraya verenin talebi üzerine icra mahkemesi, borçlu kiracının tahliyesine karar verir (İİK m. 269/a).
İcra ve İflas Kanunu’nun 269/d maddesinin atfı ile uygulanması gereken aynı Kanun’un 70. maddesine göre icra mahkemesi temerrüt nedeniyle tahliye talebini basit yargılama usulüne göre (İİK m. 18; HMK m. 316-322) duruşmalı olarak inceler.
İcra ve İflas Kanunu’nun 269/a maddesi takibin kesinleşmesini yeterli görmemekte ve icra mahkemesince verilecek tahliye kararını aramaktadır. Temerrüt nedeniyle tahliye talebinde kural olarak taraflarca getirilme ilkesi uygulanır. Ancak ihtarın haklılığının yani geçerli bir takip talebinin ve buna uygun bir ödeme emrinin olup olmadığının, ödeme emrinde yasal sürelerin gösterilip gösterilmediğinin saptanmasında kendiliğinden araştırma ilkesi geçerlidir. İcra mahkemesi takip talepnamesinin tahliye ihtarını içerip içermediğini, 30 günlük ödeme süresinde kira parasının ödenip ödenmediğini ve tahliye ihtarının haklı olup olmadığını, incelemekle yükümlüdür.
İcra mahkemesi HMK’nın 318. maddesine göre süre vererek delillerin tamamının icra mahkemesine sunulmasına karar verebilir. Ancak bu teksif ilkesinin icra hâkimi yönünden fazla bir önemi yoktur. İcra hâkimi lüzum gördüğü konularda delillerin ikamesine her zaman karar verebilir. Ayrıca icra mahkemesi bu delilleri kendiliğinden getirterek değerlendirebilir. Ancak icra mahkemesi borçlunun ileri sürdüğü ödeme vakıası ile bağlıdır. Hâkim ileri sürülmeyen vakıaları kendiliğinden araştıramaz.
Taraflarca getirilme (hazırlama) ilkesinin uygulandığı davalarda, deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hâkim, delillere kendiliğinden başvuramaz ve taraflara delilleri hatırlatabilecek davranışlarda da bulunamaz (Yılmaz, Ejder: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2013, s. 274, 275). HMK’nın 25. maddesinde düzenlemesine yer verilen “Taraflarca getirilme ilkesi” nin işlerlik kazandığı davalarda, davanın taraflarınca delillerin gösterilmesi işleminin gerçekleştirilmesi gerekir. Anılan ilke uyarınca, hâkim, kural olarak, hiçbir delile kendiliğinden başvuramaz. Bu kuralın istisnasını, bilirkişi incelemesi yaptırılması ve keşif icrası oluşturur (Tanrıver, Süha: Medeni Usul Hukuku, Cilt 1, Ankara 2016, s.806 vd)
Temyiz yolunda hüküm mahkemesinin kararı sadece hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu yapılır. Bu nedenle temyiz sadece hukukun yanlış uygulanmış olduğu sebebine dayanabilir. Temyiz talebinde yeni vakıalar ileri sürülürse, bunların Yargıtayca incelenmesi caiz olmadığından Yargıtay sadece hukukun yanlış uygulanmış olup olmadığını incelemekle yetinir.
Kural olarak temyiz incelemesinde daha önce ileri sürülmeyen yeni vakıaların ve delillerin ileri sürülmesi mümkün değildir. Delillerle ilgili her türlü kararı verecek mahkeme hüküm mahkemesi, yani ilk derece mahkemesidir. Temyiz incelemesinde ise tahkikat yapılmayıp, dava dosyasına usulüne uygun girmiş olan delillerin, ispat yükü çerçevesinde ilk derece mahkemesince değerlendirilmesinin isabetli olup olmadığına bakılmaktadır.
Ödeme belgesini bilen borçlunun buna rağmen bu belgeden söz etmemesi ya da sunmaması, ona etkin hak arama imkânı tanınmamasından değil, kendi ihmalinden kaynaklanmaktadır. Böyle olunca da, bu belgenin sonradan sunulması icra mahkemesindeki incelemeyi uzatacak ve uyuşmazlığın kısa sürede çözümlenmesini engelleyecektir. Dolayısıyla, bu ödeme belgeleri icra mahkemesindeki incelemeden önce var olduğu hâlde ileri sürmeyen borçlunun, kararın temyizi aşamasında dosyaya sunarak bu deliller doğrultusunda değerlendirme yapılmasını talep etmesi mümkün değildir.